KOZMİK SAVAŞ ALANI: UZAY SAVAŞLARI VE İNSANLIĞIN GELECEĞİ – Ahmad Kamal Janjua

Sahne, göksel bir hesaplaşma için hazırlanmış durumda. Uluslar uzay keşfinin sınırlarını zorladıkça, çatışma riski Dünya’nın yörüngesinin ötesine taşınıyor ve küresel güvenliğin dokusunu tehdit ediyor. Uzay savaşlarının evrimi başlamış durumda ve sonuçları son derece yıkıcı olabilir.
UZAY SAVAŞLARININ CEHENNEMİ SİLAHLARI:
1. Uydu Karşıtı (ASAT) Teknoloji:
Çin, ABD ve Rusya; küresel iletişim ağlarını felce uğratabilecek, dünyayı kaosa sürükleyebilecek bir yıkım gücünü serbest bıraktı. Uyduları yok etme veya devre dışı bırakma kabiliyeti, ASAT teknolojisini modern savaşta bir dönüm noktası haline getirdi.
2. Uzay Tabanlı Gözetleme:
Uluslar gökyüzüne gözlerini yerleştiriyor; her hareketi izliyor ve saldırmak için doğru anı bekliyor. Gelişmiş gözetim sistemleri, hedefleri benzeri görülmemiş bir hassasiyetle takip edebiliyor, modern savaş alanında saklanmayı imkânsız kılıyor.
3. Uzay Tabanlı Füze Savunması:
ABD ve diğer ülkeler kozmik bir kalkan kuruyor — ancak karanlıkta gizlenen bilinmeyen tehditlere karşı bu yeterli olacak mı? Aegis Savaş Sistemi ve THAAD füze savunma sistemi gibi sistemler gelen tehditleri imha etmek için tasarlandı, ancak etkinlikleri hâlâ belirsiz.
4. Siber Saldırılar:
Uzay sistemleri görünmez suikastçılara karşı savunmasız. Tek bir siber saldırı, küresel navigasyon, iletişim ve finansal sistemleri çökertip dünyayı kaosa sürükleyebilir.
5. Yönlendirilmiş Enerji Silahları:
Lazerler ve mikrodalga sistemleri geliştiriliyor; asteroitleri, kuyruklu yıldızları veya hatta dünya dışı tehditleri yok etme gücüne sahipler. Bu sistemler düşman uzay araçlarını devre dışı bırakmak veya yok etmek için de kullanılabilir.
6. Kinetik Vuruş Araçları:
Uzay tabanlı “intihar dronları” olarak da bilinen bu araçlar, gelen tehditleri durdurmak ve imha etmek için tasarlanmıştır. Düşman uydularını, füze savunma sistemlerini veya yer hedeflerini yok etmekte kullanılabilirler.
7. Parçacık Işını Silahları:
Kozmik ışın silahları üzerine teorik konseptler araştırılıyor ve yıldızlar arası bir çatışma olasılığını gündeme getiriyor. Bu sistemler düşman uzay araçlarını veya gezegen hedeflerini yok etmek için kullanılabilir.
8. Uzay Tabanlı Ray Silahları (Railgun):
Elektromanyetik ray silahları, yüksek hızda mermiler fırlatarak savunma veya saldırı amaçlı kullanılabilir. Düşman uzay araçlarını, asteroitleri veya yer hedeflerini imha etme potansiyeline sahiptirler.
9. Nükleer Güçle Çalışan Lazerler:
Nükleer enerjiyi kullanarak yüksek enerjili lazerleri çalıştıran bu sistemler, uzayda yüksek hızlı tehditlere karşı savunma amacıyla kullanılabilir.
UZAY ÜSTÜNLÜĞÜ MÜCADELESİ:
Yanlış hesaplama riski yüksek, sonuçları ise felaket boyutunda. Tek bir hata zincirleme bir reaksiyonu tetikleyebilir ve dünyayı savaşa sürükleyebilir. Uzay tabanlı varlıkların devre dışı kalması, küresel ekonomileri felce uğratabilir, finans piyasalarında sarsıntılar yaratabilir ve milyonları temel ihtiyaçlardan mahrum bırakabilir.
Uzay savaş teknolojilerinin gelişimi, kozmik bir silahlanma yarışını ateşlemiş durumda. Bu yarış, güç dengesini bozma tehlikesi taşıyor. Uluslar, uzay temelli askeri kabiliyetlere yoğun yatırımlar yapıyor ve bu durum çatışma ihtimaline dair kaygıları artırıyor.
Peki, ülkeler farklılıklarını bir kenara bırakıp, uzayda yıkıcı bir çatışmayı önlemek için birlikte çalışabilecek mi? İş birliği ve diplomasi ihtiyacı hiç bu kadar hayati olmamıştı; ancak zorluklar da bir o kadar büyük.
SAVAŞIN SON SINIRI:
Dünya, yeni bir çatışma çağının eşiğinde dururken; iş birliği ve diplomasinin önemi hiç olmadığı kadar büyük. İnsanlığın kaderi pamuk ipliğine bağlı.
Uzayda barış içinde bir arada yaşamanın yolunu bulabilecek miyiz, yoksa kozmik savaş alanı gerçeğe mi dönüşecek?
Bugün vereceğimiz kararlar, tarihin yönünü ve insanlığın geleceğini belirleyecek.

İletişim: koc@hedefkoc.com

Yeni Nesil İş Gücü Dinamikleri: Geleceğin Kurumlarını Şekillendiren Dönüşüm – Büşra Genç Özden

İş dünyası son yıllarda köklü bir dönüşümden geçiyor. Dijitalleşme, yapay zekâ, pandemi sonrası hibrit modeller ve değişen çalışan beklentileri; kurumların iş yapış biçimlerini yeniden tanımlıyor. Bu dönüşümün merkezinde artık “yeni nesil iş gücü” yer alıyor. Bu durum, yalnızca insan kaynağı yönetiminde değil; kurum kültürü, liderlik anlayışı ve stratejik karar süreçlerinde de yeni bir dönemi başlatıyor.
1. Değer Odaklı Çalışan Profili
Yeni nesil çalışanlar – özellikle Y ve Z kuşakları – iş dünyasına yalnızca bir iş bulmak için değil, anlam yaratmak için katılıyor. Artık unvanlardan çok kurumun değerleri, gelişim fırsatları ve kültürel uyum önem kazanıyor. Kurumlar için bu, çalışanın sadece görevini değil, aynı zamanda kurumun misyonunu da içselleştirmesi anlamına geliyor. İnsan Kaynakları profesyonelleri için ise artık hedef; çalışanı elde tutmak değil, onun bağlılığını anlam ve etkiyle güçlendirmek.
2. Esneklik: Yeni Normal
Pandemiyle birlikte başlayan uzaktan ve hibrit çalışma modelleri kalıcı hale geldi. Yeni nesil iş gücü, nerede çalıştığından çok nasıl bir deneyim yaşadığıyla ilgileniyor. Kurumlar açısından esneklik artık bir seçenek değil, işveren markasının temel unsuru. Güven temelli liderlik anlayışı, dijital araçlarla desteklenen iş süreçleri ve dengeli bir iş-yaşam yaklaşımı; çalışan bağlılığını güçlendiren başlıca unsurlar haline geldi.
3. Koçluk Kültürü ile Dönüşen Liderlik
Yeni nesil çalışanlar, otoriter yöneticilerden çok rehberlik eden, ilham veren liderlerle çalışmak istiyor. Koçluk kültürünü benimseyen liderler, ekip üyelerinin potansiyelini ortaya çıkarırken aynı zamanda psikolojik güven ortamı yaratıyor. Hedef Koç Danışmanlık olarak biliyoruz ki sürdürülebilir kurum kültürü, emir veren değil, dinleyen ve geliştiren liderlerle mümkün.
4. Sürekli Öğrenme Kültürü
Değişim artık süreklilik kazanmış durumda. Teknoloji, iş modelleri ve müşteri beklentileri hızla evriliyor. Bu ortamda rekabet gücünü korumanın yolu, kurum içinde sürekli öğrenme kültürünü güçlendirmekten geçiyor. Mikro öğrenme platformları, mentorluk sistemleri ve kişisel gelişim planları, hem bireysel hem de kurumsal büyümenin anahtarı haline geliyor.
5. İşveren Markası ve Çalışan Deneyimi
Yeni nesil çalışanlar yalnızca iş arayan bireyler değil, aynı zamanda kurumun marka elçileri. Bu nedenle güçlü bir işveren markası, sadece dış iletişimle değil; kurum içindeki deneyimle inşa edilir. Şeffaf iletişim, sosyal sorumluluk bilinci ve gelişim fırsatları, kurumun güvenilirliğini artıran temel unsurlardır.
Sonuç: Gelecek, İnsan Odaklı Dönüşümde
Yeni nesil iş gücü, kurumlara yalnızca değişim değil; gelişim fırsatı da getiriyor. Bu dönüşümün merkezinde hâlâ insan var. Teknoloji, süreçleri dönüştürürken; insan, bu dönüşüme anlam kazandırıyor. Geleceğin kurumları, değişimi yönetmek yerine değişime ilham verebilenler olacak. Hedef Koç Danışmanlık olarak biz, bu dönüşümün kalbinde insanı konumlandırıyor; kurumların sürdürülebilir başarı yolculuğuna rehberlik ediyoruz.

İletişim: koc@hedefkoc.com

Türkiye Denizcilik Sektöründe Uydu Haberleşmesi: Mevcut Durum ve Gelecek Ufukları – Nima Baheri

Turkiye_Denizcilik_SATCOM_BeyazKitap-Nima-Baheri.pdf

İletişim: koc@hedefkoc.com

5G İLE NELER YAŞANACAK – Orhan Ener

Önce Mobil cihazlar ve İnternet modem hızı konusunda Teknoloji olarak nerede idik, nereye geleceğiz bunu bir görelim istiyorum. Uyumlu cihazınızın olması durumunda internet hızı ve yaşanacak gelişmeler konusunu irdeleyelim. Varolan ve şu anda kullanımda olan sistem ile yakında kavuşacağımız sistemin özelliklerini görelim.
4.5G ile 5G Karşılaştırmasını yapalım.
Özellik 4.5G (LTE-Advanced) 5G (Yeni Nesil)
Veri Hızı 100 Mbps – 1 Gbps arası 1 – 10 Gbps (teoride 20 Gbps)
Gecikme (Latency) 30 – 50 milisaniye 1 milisaniye civarı
Kapasite (Bağlı Cihaz Sayısı) Km² başına yaklaşık 100.000 cihaz Km² başına 1 milyon+ cihaz
Frekans Aralığı 700 MHz – 2.6 GHz 700 MHz – 100 GHz (mmWave dahil)
Enerji Verimliliği Orta Çok yüksek (az enerjiyle daha fazla veri)
Kapsama Alanı Geniş (özellikle düşük frekanslarda) Kısa (yüksek hız ama kısa menzil)
Kullanım Alanı Mobil internet, video, ses, sosyal medya IoT, akıllı şehirler, otonom araçlar, uzaktan cerrahi, metaverse, İnternet, Mobil internet.
Ağ Mimarisi Donanım merkezli Yazılım ve yapay zekâ destekli (akıllı ağ)
Bağlantı Türü İnsan odaklı İnsan + Makine odaklı (Machine-to-Machine)

Günlük Hayatta Ne Fark Eder?
Durum 4.5G 5G
YouTube 4K video Akıcı oynatır ama bazen buffer olur Anında başlar, kesintisiz oynar
Online oyun 0.05 sn gecikme fark edilir Gecikme neredeyse sıfır (1 ms)
Büyük dosya indirme 1 GB dosya ≈ 30–60 saniye 1 GB dosya ≈ 1–3 saniye
Cihaz bağlantısı Telefon ve birkaç akıllı cihaz Ev, araba, fabrika, şehir — hepsi bağlı!
Kısaca:
• 4.5G, 4G’nin steroidli hali gibidir: güçlenmiş ama hâlâ aynı temele dayanır.
• 5G, tamamen yeni bir sistemdir: akıllı, hızlı ve cihazlar arası iletişime odaklıdır.
4.5G, “Wi-Fi’ye gerek kalmadı artık” dedirten teknolojiydi.
5G ise “Wi-Fi kim, o da mı internete giriyor?” dedirtecek.
4.5G seni internette hızlı gezdirir,
ama 5G seni internete ışınlar!
5G Nedir?
5G (Generation) aslında “Beşinci Nesil Mobil İletişim ve İnternet Teknolojisi” anlamına geliyor.
Yani kısaca 4G’nin “kahveyi bol içip enerji depolamış hali”.
• Daha hızlı internet,
• Daha düşük gecikme süresi,
• Daha fazla cihazın aynı anda bağlanabilmesi…
Ama tabii bunların hepsi teoride.
Pratikte: “Hocam 5G açık ama YouTube hâlâ dönüyor” evresinde olabileceğiz.
5G Yola Çıktı Geliyor!
Yeni bir Teknolojik ürün çıktığında üç davranış tipi ortaya çıkar.
Birincisi hemen alıp denemek isteyenler. Bunlar Teknoloji hastaları. Bazıları son kuruşuna kadar buna yatırmayı tercih eder. Bir anlamda da parası olan insanlardır. Yeniyi keşfetmeyide severler.
İkincisi Parasına hemen kıyamayıp bir görelim bakalım neyin nesiymiş, iyiyse sonra alırız diyenlerden oluşur. Yine zamanla ürün fiyatı düşmesinin, ikinci el bulunabilmesinin yanında, ürün test edilip eksikleride giderilmiş olur. Yine eski kullanıcılardan öğrenme konusunda yardım alınabilir, daha geniş bir servis ağı oluşur ve Amerika yı yeniden keşfetmek gerekmez.
Üçüncüsü ise bu konuda tamamen ilgisiz, konudan habersiz kimselerdir ki bizim konumuz değildirler.
Biz hangi sınıfa giriyoruz dersek ikinci konumdayız. Ama bizim sorunumuz ise artık teknolojinin bitme noktasında harekete geçmemiz. Akşam pazarı alışverişi havasındayız vesselam. Bizde işler aceleye gelmez; önce teknolojinin biraz “demlenmesini” bekleriz, sonra taptaze diye sunarız:
Yıllardır bekledik, dillerde dolaştı, reklamlarda uçtu kaçtı, sonunda o büyük gün geldi, çattı:
5G çok kısa bir zaman sonra Türkiye’de olacak! (Ama Dünya 6G’ye Geçti Bile…)
Cep telefonlarınız uyumlu ise sol üst köşesinde ‘5G Hazır’ ibaresini nihayet görebilirsiniz. 1 Nisan 2026 tarihi itibarıyla devreye girecek ve ülke genelinde aşamalı olarak hizmete sunulacak.
Ama bir dakika… Dünya 6G’yi test ediyor!
Evet, yanlış duymadınız. Biz daha 5G’nin sinyal çubuklarını sayarken, Güney Kore’de birileri evinde “6G çekmiyor yaa” diyecek hali yok tabi ki. Yaklaşık 45 GB yer kaplayan 1 saatlik 4K filmi yarım saniye dolmadan indiriyor olabilir.
“Yeni nesil, ultra hızlı, devrim yaratan internet!” Reklam olmaması açısından firma ismi vermemekle birlikte LEO uydular aracılığıyla 6G hizmet sunan Uydu İnternet firması var. Yine internette görülen bilgilerle birçok mobil cihaz üreticisinin, uydu dan bu olanağı uyumlu kullanan mobil telefonların (+cihaz) hizmete gireceği görülüyor. Bizde gerekli izinler nedeniyle bu hizmeti yakın bir zamanda kullanma olanağı olmayacaktır diye düşünüyorum.
5G ve 6G Karşılaştırması
Özellik 5G 6G (Geliştirilmekte)
Nesil 5. nesil mobil + internet iletişimi 6. nesil mobil + internet iletişimi (henüz test ve standart belirleme aşamasında)
Veri Hızı 1–10 Gbps 100–1000 Gbps (yani 100 kata kadar daha hızlı)
Gecikme (Latency) ~1 milisaniye ~0.1 milisaniye veya daha az
Bağlantı Yoğunluğu Km² başına ~1 milyon cihaz Km² başına 10 milyon+ cihaz
Teknoloji Temeli Yapay zekâ destekli ağ yönetimi, beamforming, mmWave Kuantum iletişimi, terahertz bandı, tamamen yapay zekâ destekli ağ
Uygulama Alanı Akıllı şehirler, IoT, otonom araçlar, uzaktan cerrahi Holografik iletişim, beyin-bilgisayar arayüzleri, gerçek zamanlı metaverse
Kapsama Alanı Yoğun şehirlerde güçlü, kırsalda sınırlı Uydu destekli küresel kapsama hedefi
Durum (2025) Yeni yayılmaya başladı (Türkiye’de pilot aşama) Aktif kullanılsada 2030 civarı (Standartları henüz tam oluşmadığından) ticari kullanıma geçmesi bekleniyor
Fiyatlar mı?
Ah orası klasik…
Dünyada 6G deneme aşamasında ücretsiz veri aktarımı konuşulurken, bizde 5G paketleri öyle bir sunulacak ki;
“5G kullanmak istedim ama faturayı görünce 3G’ye geri döndüm” Eh… hız arttıkça fatura da ışık hızına yaklaşıyor gibi. 5G bize saniyede 10 Gbps hızı vaad ediyor — ama 10 Gbps hızla faturaya doğru gidiyor olabilir. 5G paketini görünce “3G de fena değildi aslında” diyenler çoğalabilir.
Operatörler “uçan hız” derken, fatura da enflasyon oranıyla uyuşmayan fiyatlar gerçekten kanatlanıp uçabilir yani. Aç gözlü. bir türlü doymak bilmeyen operatörlerimiz sayesinde, Dünyada 6G için istenen fiyatlara yakın ödemelerle karşılaşabiliriz. 6G ise daha “akıllı” olacak diyorlar. Umarız faturalar biraz “vicdanlı” da olur.
Bizim 5G’nin Farkı
5G bizim için yeni ama dünyanın teknoloji takvimi çok daha hızlı ilerliyor. Türkiye’de 5G sadece bir teknoloji değil, bir sabır testi olacaktır.
Umarım olmaz ama İlk sinyal geldiğinde “ooo sonunda!” diye seviniriz, sonra bağlantı düşer, “olsun yeni sistem oturana kadar” deriz. Bakarız ki elimizdeki telefon buna uygun değilmiş. Yenisi için para biriktirmeye başlarız. Gibi, gibi, gibi yaşarız. 2019 dan bu yana Dünya piyasasında yer alan bu sistemi yine aksaklıklarla kullanmaya çalışır ve alışırız.
Yani Dünya’da eskimiş olsa da bizde 5G bile hala “alışma sürecine” alınır.
Ama kabul edelim:
Her ne kadar geç kalsak da, sonunda geliyor olması bile umut verici. Sonunda kavuşacağız. Belki 6G bittiğinde biz de 5G’yi gerçekten kullanabilir hale geliriz.
Sonuç
Dünya hızla 6G’yi yaşarken biz hâlâ 5G’yi “test aşamasında” kullanıyoruz ama moral bozmaya gerek yok: Yine de geç olsun, güç olmasın! Biz yavaş geliriz ama geldiğimizde her şeyi yepyeni bir hikayeye dönüştürürüz.
Bir gün “5G geldiğinde neler yaşadık” diye nostaljik bir sohbet açıldığında, biz anlatacak çok şey biriktirmiş olacağız.

İletişim: koc@hedefkoc.com

Küp Uyduların Çağı: Türkiye için Fırsat, Planlama için Uyarı – Oktay İyisaraç

Küçük ama etkili: CubeSat’lar artık uzay teknolojisinin “demokratikleşme” aracı. Düşük maliyet, hızlı üretim ve çok yönlü kullanım imkânı sunan bu minik uydular, Türkiye’ye hem teknolojik kazanım hem de stratejik esneklik vaadediyor. Fakat bu fırsatın kazanca dönüşmesi için tek elden, plansız bir yatırım değil—kamu, üniversite ve özel sektörün dengeli ve önceliklendirilmiş bir ortaklığı gerekiyor.
Küçük Kutunun Büyük İşlevi: CubeSat Neden Önemli?
CubeSat’lar tipik olarak 10×10×10 cm modüllerden oluşan, standartlaştırılmış küçük uydulardır. Başlangıçta öğrenciler ve araştırmacılar için tasarlanmış olsalar da bugün optik gözlem, haberleşme, afet yönetimi, deniz ve sınır gözetimi gibi birçok alanda görev alıyorlar. Onları değerli kılan temel özellikler şunlar:
* Düşük maliyet: Büyük uydularla kıyaslandığında üretim ve fırlatma giderleri çok daha düşük; bu da daha fazla deneme‑yanılma, daha hızlı öğrenme ve daha sık teknoloji yenilemesi imkânı demek.
* Hız: Tasarım ve test döngüleri kısalıyor; yenilikler hızlıca sahaya inebiliyor.
* Çoklu kullanım: Küçük optik kameradan AIS alıcısına kadar farklı ekipmanlarla donatılabiliyor; birden çok CubeSat ile konstelasyonlar oluşturmak mümkün.
Bu özellikler, özellikle deniz gözetimi ve afet anında acil haberleşme gibi Türkiye’nin öncelikli ihtiyaçlarına doğrudan hitap ediyor.
Türkiye’de Nerede Duruyoruz?
Türkiye son yıllarda CubeSat’lar üzerinden yerli teknoloji geliştirmeye adım attı. Üniversiteler, TÜBİTAK ve bazı özel girişimler prototipler, eğitim uyduları ve deneysel projeler yürütüyor. Bu çabalar, mühendislik eğitimi ve AR‑GE kültürü açısından değerli: genç mühendisler gerçek uzay deneyimi kazanıyor, yerli tedarik zinciri formlanıyor.
Ancak durum ideal değil. Projelerin çoğu hâlâ tekil, bölüm‑bazlı ve genellikle devlet veya büyük enstitü inisiyatifleriyle sınırlı. Bu, iki temel sorunu beraberinde getiriyor: birincisi, teknolojinin ölçeklenmesi ve ticarileşmesi yavaş; ikincisi, ekonomik katma değer ve sanayi tabanlı büyüme sınırlı kalıyor.
*Kritik nokta: CubeSat çalışmaları yalnızca “teknik gösteri” olmamalı; ulusal endüstriye dönüşecek şekilde kurgulanmalı.
Maliyet Avantajı Gerçek — Nasıl Kullanılır?
CubeSat’ların maliyet avantajları stratejik esneklik sağlar. Aynı bütçe ile birden fazla uydu fırlatmak, yörüngede konstelasyon kurarak sürekli veri almak mümkün. Bu, şu alanlarda doğrudan avantaj getirir:
* Deniz gözetimi: Kıyı ve açık denizlerde gemi trafik takibi, yasa dışı faaliyet tespiti ve çevresel izleme.
* Afet yönetimi: Haberleşme altyapısı çöktüğünde store‑and‑forward tipinde mesaj relayı veya kısa veri paketleri ile acil bağlantı sağlanması.
* Eğitim ve ihracat potansiyeli: Küçük uydu alt‑sistemleri, yazılım ve veri analiz servisleri ihracata dönüştürülebilir.
Maliyet avantajını gerçek faydaya dönüştürmek için tek yapılması gereken daha fazla uydu üretmek değil; veri işleme, operasyon ve servis modeli kurmak.
Planlama Eksikliği: Kamu Yetmez, Özel Sektör Şart
Burada en büyük tuzak “her şeyi devletten beklemek”. CubeSat’lar teknik olarak küçük ama ekosistemsel olarak geniş bir yatırım ister: sensör üretimi, yer istasyonları, yazılım, operasyonel servisler ve ticari pazarlama. Bu yüzden:
* Kamu‑özel iş birliği şart. Devlet altyapı, regülasyon ve ilk finansman sağlarken; KOBİ’ler ve sektör liderleri üretim, mühendislik ve ticari kullanımda rol almalı.
* Önceliklendirilmiş yatırım planı gerekli. Hangi sensörlerin (optik, AIS, iletişim) öncelikleneceği, yurt içinde hangi alt‑sistemlerin üretileceği netleştirilmeli.
* KOBİ’lerin yetenekleri kullanılmalı. Küçük ve orta ölçekli firmalar seri üretim, montaj ve bakımda hızlı esneklik sağlar; devlet yalnızca finansal yükü üstlenmemeli.
Aksi halde projeler sembolik kalır ve “teknoloji kazanımı” sözü pratiğe dönüşmez.
Riskler ve Etik Sınırlar
CubeSat’lar fayda sağlasa da gözetim verilerinin kullanımı, veri gizliliği ve uluslararası ilişkiler üzerinde hassasiyet doğurur. Bu nedenle şeffaf veri politikaları, hukuki çerçeveler ve uluslararası iş birliği mekanizmaları zorunlu. Ayrıca, askeri amaçlı kullanımın öne çıkması diplomatik maliyetleri artırabilir; bu tür teknolojiler sivil-araştırma ekseninde tutulmalı.
Sonuç: Küçük Uydular, Büyük Strateji Gerektirir
CubeSat’lar Türkiye için hem ekonomik hem stratejik fırsat sunuyor—ancak bu fırsatın gerçekleşmesi “daha fazla uydu” demekten ibaret değil. İhtiyaç, stratejik planlama, kamu‑özel iş birliği, KOBİ’lerin ve sektör liderlerinin aktif rolü ile bir ekosistem kurmak. Eğer bu adımlar atılmazsa küçük uydular, büyük potansiyeli kullanamadan geçip gidebilir. Doğru yönetilirse ise, düşük maliyetli bilgi, acil haberleşme ve yerli teknoloji kapasitesi Türkiye’nin hem ekonomik hem güvenlik cephesinde somut kazanımlarına dönüşebilir.

İletişim: koc@hedefkoc.com

Dayanıklı Tüketim Ürünleri Sektöründe Dijital Strateji Oluşturma – Yağmur Alpay

Dayanıklı tüketim ürünleri sektörü, yoğun rekabet, değişen müşteri beklentileri ve hızlı teknolojik dönüşümün etkisi altındadır. Bu nedenle, şirketlerin sürdürülebilir büyüme ve verimlilik için dijitalleşmeyi merkezine alan stratejiler geliştirmesi kritik bir gereklilik haline gelmiştir. Dijital strateji yalnızca üretim ve satış süreçlerini değil; aynı zamanda tanıtım, pazarlama ve insan kaynakları gibi destek birimlerini de kapsamaktadır.

Dijital Strateji Oluşturmanın Temel Unsurları
1. Müşteri Odaklılık:
o E-ticaret, dijital mağazacılık ve kişiselleştirilmiş müşteri deneyimleri ön planda olmalıdır.
o Veri analitiği ile müşteri davranışları izlenerek hedefli kampanyalar oluşturulabilir.
2. Operasyonel Verimlilik:
o ERP, CRM ve IoT tabanlı üretim takibi sistemleri ile maliyetler azaltılabilir.
o Tedarik zinciri yönetiminde dijital araçlar şeffaflık ve hız sağlar.
3. Kurumsal Kültürün Dijitalleşmesi:
o Çalışanların dijital okuryazarlığını artıracak eğitim programları uygulanmalıdır.
o Esnek ve uzaktan çalışma modellerini destekleyen teknolojik altyapı kurulmalıdır.

Tanıtım Biriminde Dijitalleşme
Dijitalleşme, tanıtım faaliyetlerinin daha etkin ve ölçülebilir hale gelmesini sağlamaktadır:
• Dijital Pazarlama: Sosyal medya, arama motoru optimizasyonu (SEO) ve içerik pazarlaması aracılığıyla markanın görünürlüğü artırılır.
• Veri Odaklı Kampanyalar: Kampanya performansı dijital analitik araçları ile ölçülerek gerçek zamanlı optimizasyon yapılabilir.
• Müşteri İletişimi: Chatbotlar, CRM entegrasyonları ve mobil uygulamalarla müşteriyle daha güçlü ve sürekli bir bağ kurulabilir.

İnsan Kaynakları Biriminde Dijitalleşme
İnsan kaynakları departmanları, dijital dönüşüm sayesinde daha stratejik bir role kavuşmaktadır:
• Dijital İşe Alım Süreçleri: Online başvuru sistemleri, yapay zekâ destekli CV taramaları ve video mülakat uygulamaları süreçleri hızlandırır.
• Çalışan Deneyimi: İK yazılımları ile performans değerlendirme, eğitim ve kariyer gelişimi daha etkin yönetilir.
• Veriye Dayalı Karar Alma: Çalışan bağlılığı, devinim oranı ve yetenek yönetimi gibi konularda analitik raporlarla doğru kararlar alınabilir.

Dayanıklı tüketim ürünleri sektöründe dijital stratejilerin oluşturulması, yalnızca üretim ve satış süreçlerinde değil; tanıtım ve insan kaynakları gibi destekleyici birimlerde de büyük değer yaratmaktadır. Dijitalleşme hem müşteri memnuniyetini artırmak hem de çalışan deneyimini güçlendirmek için stratejik bir fırsattır. Uzun vadede, bu dönüşüm şirketlerin rekabet gücünü korumalarını ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamalarını mümkün kılacaktır.

İletişim: koc@hedefkoc.com

Yerli Malı Belgesi ve Devlet Desteklerinin Avantajları – H. Mert Özaydın

Türkiye’de sanayinin gelişmesinde ve dışa bağımlılığın azaltılmasında yerli üretimin artırılması öncelikli hedeflerden biridir. Özellikle yüksek teknolojili ürünlerin yurt içinde üretilmesi hem ihracat kapasitesini yükseltmekte hem de stratejik sektörlerde ülkenin rekabet gücünü artırmaktadır. Bu çerçevede geliştirilen “Yerli Malı Belgesi” uygulaması ve buna bağlı devlet destekleri, üreticilere önemli kolaylıklar sağlamaktadır.
Yerli Malı Belgesi, üretilen bir ürünün en az yüzde 51 oranında yerli katkı ile üretildiğini gösteren resmî belgedir. Sanayi Sicil Belgesine sahip işletmeler tarafından, Ticaret ve Sanayi Odaları ya da ilgili meslek kuruluşları aracılığıyla düzenlenir. Belgenin geçerlilik süresi bir yıl olup, özellikle orta ve yüksek teknolojili ürünlerde üreticilere kamu ihalelerinde ciddi bir avantaj kazandırmaktadır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 63. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünleri ile yerli yazılım sunan isteklilere yüzde 15’e kadar fiyat avantajı sağlanması zorunludur. Bu düzenleme sayesinde, Yerli Malı Belgesi bulunan firmalar kamu alımlarında öncelikli konuma gelmektedir. Uygulama yönetmeliği gereği, avantaj kısmi tekliflere açık ihalelerde mal kalemi bazında ayrı ayrı hesaplanmaktadır. Yerli Malı Belgesi kapsamında, ürünün yerlilik oranı yüzdesine bağlı olarak kamu alımlarında ek destek ve avantajlar sağlanmaktadır. Buna göre, yerli katkı oranı yüzde 91-100 olanlar A, yüzde 81-90 olanlar B, yüzde 71-80 olanlar C, yüzde 61-70 olanlar D ve yüzde 51-60 olanlar E sınıfında yer almaktadır.
Yerli Malı Belgesi yalnızca ihalelerde değil, devlet desteklerinde de firmalara önemli katkılar sunmaktadır. KOSGEB tarafından yürütülen çeşitli destek programlarında belgeye sahip firmalar daha avantajlı koşullardan yararlanabilmektedir. Özellikle Teknolojik Ürün Yatırım (TEKNOYATIRIM) Destek Programı kapsamında, yüksek ve orta-yüksek teknoloji ürünleri için 10 milyon TL’ye kadar finansman desteği sağlanmakta; yerli makine ve yazılım yatırımlarında ise destek oranı ilave yüzde 15 artırılmaktadır.
TÜBİTAK tarafından yürütülen sanayi Ar-Ge projeleri, KOBİ ölçekli işletmelere yönelik programlar ve girişimcilik destekleri de yüksek teknolojili ürünler için önemli bir destek altyapısı sunmaktadır. Ayrıca Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) gibi kuruluşların sağladığı finansman mekanizmaları, özel sektörün Ar-Ge faaliyetlerini teşvik etmektedir.
Yerli Malı Belgesi’nin yalnızca mali avantajlar sağlamadığı, aynı zamanda firmaların marka değerini ve piyasa güvenilirliğini artırdığı da gözlemlenmektedir. Kamu kurumlarının yanı sıra özel sektör ve tüketiciler açısından da bu belge, ürünün yerli katkı oranını belgeleyen bir güven unsuru niteliğindedir.
Kamu ihalelerinde zorunlu fiyat avantajı, KOSGEB, TÜBİTAK ve benzeri kurumların desteklerinden öncelikli ve yüksek oranlı yararlanma imkânı, marka değeri ve rekabet gücünde artış yönleriyle Yerli Malı Belgesi, yalnızca firmaların ticari faaliyetlerinde değil, ülke ekonomisinin genelinde teknolojiye dayalı üretimin güçlenmesine katkı sunan stratejik bir araç olarak değerlendirilmektedir.
Yüksek teknolojili ürünlerde rekabet avantajı sağlayan Yerli Malı Belgesi ve devlet destekleri, doğru başvuru ve süreç yönetimi gerektiren alanlardır. Hedef Koç Danışmanlık, bu alandaki uzmanlığıyla işletmelerin belge edinme, kamu ihalelerinde avantaj elde etme ve KOSGEB ile TÜBİTAK desteklerinden etkin biçimde yararlanma süreçlerini profesyonelce yürütmektedir.
Hedef Koç Danışmanlık, firmaların ihtiyaçlarına özel danışmanlık hizmetleri sunarak;
• Yerli Malı Belgesi başvuru dosyalarının hazırlanması,
• Kamu ihalelerinde sağlanan %15 fiyat avantajına yönelik stratejik yönlendirmeler,
• KOSGEB, TÜBİTAK ve diğer kurum destekleri için proje ve başvuru danışmanlığı,
• Belge sonrası süreçlerin takibi ve raporlama hizmetleri konularında kapsamlı destek sağlamaktadır.
Ayrıntılı bilgi için www.hedefkoc.com web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

İletişim: koc@hedefkoc.com

UZAYIN HUKUKU MU OLUR? SPEKTRUM VE ÖTESINE! – Anıl Akyol

Günümüzde uzay ve uydu teknolojileri, tarımdan lojistiğe, savunmadan akıllı şehirciliğe geniş bir yelpazede hayatın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Ancak çoğu girişimcinin ve yatırımcının aklına şu soru gelebilir: “Uzayın hukuku mu olur?”. Aslında evet, olur. Bilindiği üzere uzay en yaygın olarak yapay uydular aracılığıyla kullanılmaktadır. Bu uyduların projelendirilmesinden üretilip fırlatılmasına ve nihayet hizmet sunduktan sonra manevra süresinin sonunda devre dışı kalmasına kadar her aşama uzay sektörünün kendine has hukuki düzenlemelerinden geçerek gerçekleşmektedir. Örneğin uydular rastgele fırlatılıp gelişigüzel iletişim kurmamakta, belirli fırlatma prosedürleri ile gönderilip yine belirli frekans spektrumlarından faydalanmaktadır. Uyduların kullandığı frekanslar sınırsız değil; devletlerin kontrolünde olan, ciddi hukuki süreçlerle yönetilen sınırlı kaynaklardır. Bu süreçler doğru yönetilmezse, milyon dolarlık yatırımlar bir anda atıl hale gelebilir.

Bu yazıda, uzay hukukçuları tarafından uzay hukukunun diğer meseleleri kadar konuşulmayan ancak uzay sektöründe faaliyet göstermek isteyen bir yatırımcı veya girişimci için pratikteki önemi uluslararası uzay hukukuna kıyasla daha ön planda olan spektrum yönetimine dikkat çekeceğiz. Spektrum yönetimi uzay hukukunun teknik içeriği en ağır basan alanı olarak kabul edilebilir. Uzayın barışçıl amaçlarla kullanımı ve insanlığa tahsis olunması, uzay faaliyetlerinde iş birliği ve istişare, sorumluluk ve tescil gibi salt hukuki değerlendirmelere konu olan uzay hukuku ilke ve tartışmalarının yanı sıra spektrum yönetiminde yerine getirilmesi gereken teknik gereklilikleri ele alan düzenlemeler söz konusudur. Bu sebeple de önemi büyüktür.

Türkiye’de Radyo Frekans Spektrumu Kullanımının Hukuki Çerçevesi

Türkiye’de 2008 tarih ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu[i] ve buna dayalı olarak çıkarılan Spektrum Yönetimi Yönetmeliği[ii], 9 kHz – 3000 GHz arası tüm frekansların planlanması, tahsisi (SYY m. 7), tescili (SYY m. 8), değişikliği (SYY m. 9), koordinasyonu (SYY m. 10) ve gerektiğinde geri alınması (SYY m. 11) sürecini düzenler. Türkiye’de spektrum yönetimi hakkında ulusal regülatör ve yetkili, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından kullanılır. Ayrıca, yapılan her frekans tahsisi Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) nezdinde tescil edilir ve komşu ülkelerle koordinasyon sağlanır.

5809 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği[iii], Telsiz İşlemlerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik[iv], Spektrum Yönetimi Yönetmeliği[v], Özel Telsiz Sistemleri Yönetmeliği[vi], Kısa Mesafe Erişimli Telsiz (KET) Cihazları Hakkında Yönetmelik[vii], Sınai, Bilimsel ve Tıbbi Cihazlar (SBT) Yönetmeliği[viii], Elektronik Haberleşme Sektöründe Deneme İzni Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar[ix] gibi düzenlemeler ile 17.11.2009 tarih ve 2009/DK-11/598 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Kararı, 29.12.2009 tarih ve 2009/DK/700 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Kararı gibi kararlar, Türkiye’de frekans spektrumu kullanımının esaslarına yönelik hukuki çerçeveyi çizmektedir[x].

Bahsedilen hukuki çerçeve dahilinde frekans tahsis talepleri karasal haberleşme sistemleri ve radyo-TV sistemleri haricinde Spektrum Yönetimi Yönetmeliği’nin 7. maddesine göre karşılanmaktadır. Buna göre radyo frekans spektrumu kullanımı için cihaz veya sistem kurmak ve işletmek için BTK’ya frekans tahsis işlemleri yaptırılması zorunludur.

Tahsis edilen frekanslarla elektronik haberleşme hizmeti verilmek isteniyor ise veya elektronik haberleşme hizmeti vermek üzere frekans tahsisi talep ediliyorsa başvuran İşletmeci’nin 5809 sayılı Kanun’un 9. maddesi ve Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri uyarınca kullanım hakkı kapsamında yetkilendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra kamu kurum ve kuruluşlarının münhasıran verdikleri hizmetler ile ilgili olarak özel kanunları uyarınca kurdukları şebekeler kapsamında frekans tahsisi talepleri söz konusu kuruluşlar tarafından Milli Frekans Planı çerçevesinde BTK’dan alınacak izin sonrası karşılanmaktadır. Elektronik haberleşme hizmetinin verilebilmesi veya test, deneme, gösterim, ar-ge amaçlı veya geçici olarak düzenlenen fuar, sergi, konferans, konser, spor vb. faaliyetlerde kullanılmak üzere frekans tahsisi talebi ise yine 5809 sayılı Kanun’un 10. maddesi, Telsiz İşlemlerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 11. maddesi ve Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği’nin 23. maddesi uyarınca karşılanmaktadır.

Spektrum Düzenlemeleri ile Korunmaya Çalışılan Menfaat Nedir?

Uydu haberleşmesi bir iletişim biçimiyse, frekans spektrumunun kullanımı, bu iletişim sırasında çıkarılan sesler gibidir. Nasıl ki iletişimde seslerin birbirine karışması tüm iletişimi baltalayacak bir sorun teşkil ederse radyo dalgalarını kullanan her türlü elektronik aletin de belirli frekans spektrumlarının dışına çıkmaması, gürültü oluşmaması ve dolayısıyla enterferansın (elektromanyetik girişim) önlenmesi açısından elzemdir.

Başlarından geçen olayı yani aynı hikâyeyi heyecanla anlatan iki kişinin sözleri birbirinin üstüne binerse dinleyici hiçbir şey anlamayacaktır. Tıpkı bunun gibi, elektronik aletlerin -ve dolayısıyla uyduların- belirli frekans bantlarını belirli değerler dahilinde kullanması gerekmektedir. Aksi takdirde günlük yaşamın en kritik teknolojik nimetlerinden olan uydu haberleşmesi herhangi bir işe yaramaz hale gelebilecektir.

Spektrum düzenlemeleri, enterferansın önlenmesi ve uydu haberleşmesi de dahil olmak üzere her türlü radyo dalgası kullanımını akılcı, verimli ve ekonomik kılmak için yapılan hukuki ve teknik düzenlemelerdir[xi]. Dolayısıyla korunmaya çalışılan menfaat, uydu haberleşmesinin sağlıklı işlemesi ve bu alanda yapılan her türlü yatırımın doğrudan kendisidir.

Neden Şirketler İçin Kritik?

Uydu yatırımı yapmayı planlayan bir şirket için en kritik adım fizyolojik olarak fırlatma gibi görünebilir. Ancak fırlatma sözleşmeleri ve sigorta gibi gereklilikler sorunsuz halledildikten sonra hukuken en kritik süreç frekans tahsisi ve tescil sürecidir. Basit bir lisan ile ifade etmek gerekirse:

  • Tahsis olmadan uydu işletilemez. BTK’dan izin alınmadan uydu ile veri gönderip almak mümkün değildir.
  • Uluslararası tescil yapılmazsa enterferans riski vardır. Başka bir ülkenin uydusu aynı frekansı kullanabilir ve yatırım boşa çıkabilir.
  • Zamanında kullanılmayan tahsis iptal edilir. Yönetmeliğe göre bir yıl içinde hizmete başlanmazsa BTK frekansı geri alabilir.
  • Elektromanyetik girişimsizlik garantisi (Spektrum Yönetimi Yönetmeliği m. 9/7) BTK tarafından sağlansa da anten tipi, çıkış gücü gibi teknik sınırlamalar getirilebilir.
  • İhlaller ağır yaptırımlara yol açar. Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 63. maddesi kapsamında para cezaları ve lisans iptali mümkündür.

Yatırım Riski ve Rekabet Avantajı

Türkiye’de henüz bir ulusal uzay mevzuatı bulunmamaktadır. Türkiye Uzay Ajansı’nın kuruluşu hakkında çıkarılan 23 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi haricinde uzay hukukuna kaynaklık edebilecek mevzuat oldukça sınırlıdır. Bu doğrultuda 5809 sayılı Kanun ve ilgili alt mevzuatın takibi oldukça önemlidir. Zira frekans spektrumunun kullanımı şirketler için hem risk hem de fırsat barındırır. Doğru adımlar atıldığında rekabet avantajı kazanmak mümkündür:

  • Yörünge ve frekans haklarını zamanında almak stratejik üstünlük sağlar.
  • Ulusal ve uluslararası fon ve teşviklere başvurmak uzay ve uydu projelerinin maliyetini azaltır.
  • Sigorta ve sorumluluk yönetimini doğru yapmak olası devre dışı kalma, çarpışma ve zarar risklerini minimize eder.
  • Danışmanlık desteği almak teknik ekibin gözden kaçırabileceği hukuki ayrıntıları güvence altına alır.
  • Uluslararası toplantılara katılım göstermek -özellikle ITU nezdinde- spektrum uyuşmazlıklarının önlenmesi ve stratejik noktalarda söz sahibi olmak adına önemlidir[xii].

Türkiye’nin Güncel Konumu

Türkiye, yer eş zamanlı yörüngede (GSO) 31° Doğu, 42° Doğu ve 50° gibi stratejik pozisyonlarda Türksat uydularını işletmektedir. Bunların yanı sıra yer gözlem uyduları, bilimsel ve deneysel uydular ve 2025 yılı itibariyle yirmiden fazla ticari uydu ile yirmi birinci yüzyılın önemli uydu teknolojisi merkezlerinden olma yolunda ilerlemektedir. Ayrıca Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi (USET) ve TÜRKSAT 6A gibi projelerle yerlileşme adına çok önemli adımlar atılmıştır.

Bu projeler ve diğer uzay projeleri için önemli bir yol haritası olan Milli Uzay Programı son dönemde insanlı uzay görevleri başta olmak üzere faaliyete geçen diğer adımlarıyla dikkat çekmektedir. Uydu haberleşmesi anlamında ise hukuki açıdan yukarıda söz ettiğimiz 5809 sayılı Kanun ve alt düzenlemeleri ile ITU-R ve CEPT Yayınlarına dayalı olarak, üretici, işletmeci/işletici, kullanıcı ve ilgili diğer kişi ve kuruluşların, frekans spektrumunun kullanım durumu hakkında bilgi edinebilmesi için ITU-R Region 1 ve ECA’da (Avrupa Ortak Planı’nda) uygulanan planlama dikkate alınarak hazırlanan Milli Frekans Planı[xiii] regülatif açıdan daha önemlidir. Türkiye’de faaliyet göstermek isteyen her uydu şirketi, BTK ve TUA (Türkiye Uzay Ajansı) ile koordineli çalışmak ve 5809 sayılı Kanun, ilgili alt düzenlemeler ve Milli Frekans Planı’na uymak zorundadır.

İlgili düzenlemelere uyulmaması ve enterferans meydana gelmesi ihtimaline karşılık BTK tarafından yürütülen “Her Çeşit Elektromanyetik Sisteme Ait Elektromanyetik Girişim Bildirim Raporu” başlıklı 11 numaralı form ile Amerika Birleşik Devletleri’nde FCC Uygulama Bürosu tarafından işletilen Radyo Frekansı Hizmeti Enterferans Şikâyet Portalı[xiv] benzeri bir şikâyet mekanizması bulunmaktadır[xv]. Formda enterferansa sebep olan verici istasyona ait istasyon tipi, çağrı adı veya işareti, ölçülen frekansların değeri, enterferans çeşitleri gibi bilgiler; enterferansa uğrayan verici veya alıcıya ait de aynı bilgiler ve raporu hazırlayanlara dair bilgiler istenmektedir.

11 numaralı form ve kuruma yazılan diğer şikâyet yazıları ile müracaatlar dahilinde enterferansın tespiti ve giderilmesi işlemlerinde Milli Monitör Sistemi imkanlarından faydalanılmaktadır[xvi]. Sistem, frekans kullanım yoğunluğu, enterferans olaylarının tespiti ve çözümlenmesi, yasa dışı telsiz istasyonlarının yerlerinin saptanması ve frekans yönetimine yönelik istatistikî verilerin toplanması gibi hizmetler vermektedir[xvii].

“Nihayetinde Bir Roket Bilimi Değil” Ama En Az O Kadar Kritik!

Uzay hukuku, sadece teorik bir tartışma alanı değil; uyduların çalışabilmesi için görünmez bir altyapıdır. Devletlerin uzay faaliyetlerindeki sorumluluğu ve tabi olunan kuralları işlemekle kalmaz, uzay sektöründeki davranışlara ve teknik şartlara da şekil verir. Uzay enkazına sebep olmak, enterferansa sebep olmak, cismani zarara sebep olmak vb. haksız fiiller ortaya çıkmasın diye tekniği şekillendiren şey hukuktur. Hukukun birer aracı olarak da frekans tahsisi, tescil, uluslararası koordinasyon ve sorumluluk rejimi gibi mekanizmalar uydu projelerinin sürdürülebilirliği için vazgeçilmezdir.

Kısacası, uzayda iş yapmak isteyenler için hukuk, en az uzay teknolojilerinin kendisi kadar dikkate değerdir. Şirketlerin teknik uzmanlık kadar hukuki ve regülatif hazırlığa da yatırım yapması gerekmektedir. Şirketler için doğru hukuki ve regülatif danışmanlık, doğası gereği risk arz eden uzay yatırımlarının boşa gitmesini engelleyecektir.

 

[1] Avukat, Uzay Hukuku Uzmanı.

[i]Elektronik Haberleşme Kanunu” 10.11.2008 tarih ve 27050 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5809 sayılı Kanun https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.5809.pdf.

[ii]Spektrum Yönetimi Yönetmeliği” 02.07.2009 tarih ve 27276 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=13181&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5.

[iii]Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği” 28.05.2009 tarih ve 27241 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=13078&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5.

[iv]Telsiz İşlemlerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” 17.07.2009 tarih ve 27291 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=13226&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5.

[v] Bkz. supra note ii.

[vi]Özel Telsiz Sistemleri Yönetmeliği” 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik https://resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/07/20090718-7.htm.

[vii]Kısa Mesafe Erişimli Telsiz (KET) Cihazları Hakkında Yönetmelik“ 11.09.2012 tarih ve 28408 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/09/20120911-24.htm.

[viii]Sınai, Bilimsel ve Tıbbi Cihazlar (SBT) Yönetmeliği” 23.10.2011 tarih ve 28093 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik https://www.lexpera.com.tr/resmi-gazete/metin/sinai-bilimsel-ve-tibbi-sbt-cihazlar-yonetmeligi-28093.

[ix]Elektronik Haberleşme Sektöründe Deneme İzni Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” 15.12.2017 tarihinde BTK tarafından yayımlanan usul ve esaslar https://www.btk.gov.tr/elektronik-haberlesme-sektorunde-deneme-izni-verilmesine-iliskin-usul-ve-esaslar.

[x] Akyol, Anıl. Uzay Hukukunda Takım Uydulara İlişkin Hukuki Meseleler. Yetkin, 2024: 143.

[xi] 194 üye ülke ve binlerce üye kuruluş ile Birleşmiş Milletler’in en büyük teşkilatı olan Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin Kuruluş Yasası’nın 44. maddesinin ikinci fıkrası ve Telsiz Tüzüğü dibace (önsöz veya preamble) bölümü de Birliğe üye devletlerin yörüngeleri ve bu yörüngelerdeki uydularla haberleşmek üzere kullanılacak radyo dalgalarını sınırlı birer doğal kaynak olarak görmeleri ve bu yörüngeleri akılcı, verimli ve ekonomik şekilde kullanmaları gerektiği yönündedir.

[xii] Örneğin eşdeğer güç akış yoğunluğu limitleri (equivalent power-flux density; epfd) konusunda önemli tartışmalar sürmekte ve GEO/GSO operatörler ile takım uydu operatörleri arasında adeta bir çekişme gündeme gelmektedir. Türkiye adına Türksat bu tartışmanın önemli bir tarafıdır ve bu toplantılara katılması uydu haberleşmesinin geleceği açısından hayati önem arz etmektedir. Bu konuda Sn. Veli Yanıkgönül ile 1. Uluslararası Uzay Hukuku ve Teknolojileri Sempozyumu’nda gerçekleştirdiğimiz sunuma dair “Eşdeğer Güç Akış Yoğunluğu Limitlerinin Yer Eş Zamanlı Yörünge Uydu Haberleşmesi Bağlamında Regülatif ve Hukuki Değerlendirmesi” başlıklı bildirinin özeti için bkz. https://sempozyum.duzce.edu.tr/Content/Files/48790fde-c90d-4c8e-9e1c-060a623522cb.pdf Ayrıca sunumda kullandığımız yansıya erişmek üzere bkz. https://www.canva.com/design/DAGgIZ3oEL0/hczL85jS9uVxOplJ9Cre-g/edit?utm_content=DAGgIZ3oEL0&utm_campaign=designshare&utm_medium=link2&utm_source=sharebutton.

[xiii]Milli Frekans Planıhttps://ta.gov.tr/milli-frekans-plani.

[xiv]Radio Frequency Service Interference Complaint Portalhttps://fccprod.servicenowservices.com/psix-esix.

[xv]BTK-11-Formuhttps://www.btk.gov.tr/uploads/pages/btk-11-formu.doc.

[xvi] Akyol, 143-4.

[xvii] Akyol, 144.

İletişim: koc@hedefkoc.com

Yapay Zeka Destekli E-Ticaret: Geleceğin Alışveriş Deneyimi – Yağmur Alpay

E-ticaret sektörü, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte hızla büyüyen ve dönüşen bir alan haline geldi. Günümüzde milyonlarca işletme ürün ve hizmetlerini dijital ortamlarda sunarken, kullanıcıların beklentileri de giderek yükseliyor. Bu noktada yapay zeka (YZ), e-ticaretin geleceğini şekillendiren en önemli teknolojilerden biri olarak öne çıkıyor.

Kişiselleştirilmiş Alışveriş Deneyimi

Yapay zekanın e-ticaretteki en büyük katkılarından biri kişiselleştirmedir.

  • Kullanıcıların önceki alışveriş alışkanlıkları, arama geçmişi ve etkileşimleri analiz edilerek onlara özel ürün önerileri sunuluyor.
  • Amazon ve Netflix benzeri devler, bu teknolojiyi kullanıcıların ilgi alanlarını tahmin ederek satışlarını artırmak için yoğun şekilde kullanıyor.

Chatbotlar ve Sanal Asistanlar

Müşteri hizmetleri e-ticarette kritik bir unsurdur.

  • Yapay zeka destekli chatbotlar, 7/24 müşteri desteği sağlayarak kullanıcı sorularını anında yanıtlıyor.
  • Doğal dil işleme (NLP) teknolojileri sayesinde, chatbotlar daha insana yakın bir iletişim kurabiliyor.
  • Bu da işletmelerin maliyetlerini düşürürken müşteri memnuniyetini artırıyor.

Stok ve Lojistik Yönetimi

YZ, yalnızca müşteri tarafında değil, işletmelerin operasyonel süreçlerinde de devrim yaratıyor.

  • Talep tahmini algoritmaları, hangi ürünlerin ne zaman daha çok satılacağını öngörerek stok yönetimini optimize ediyor.
  • Bu sayede hem fazla stok maliyetleri azalıyor hem de ürünlerin tükenme riski en aza iniyor.
  • Lojistik süreçlerinde ise rota optimizasyonu ve teslimat süresinin kısaltılması mümkün hale geliyor.

Güvenlik ve Dolandırıcılık Önleme

E-ticaretin en büyük sorunlarından biri güvenliktir. Yapay zeka, sahtekarlık ve dolandırıcılık girişimlerini tespit etmekte kritik rol oynuyor.

  • Algoritmalar, şüpheli ödeme hareketlerini ve olağan dışı müşteri davranışlarını gerçek zamanlı analiz ederek önlem alabiliyor.
  • Bu da hem işletmelerin hem de tüketicilerin güvenliğini artırıyor.

Gelecek Perspektifi

Önümüzdeki yıllarda artırılmış gerçeklik (AR), sesli alışveriş ve otomatik fiyatlandırma gibi teknolojilerle yapay zekanın e-ticaretteki etkisi daha da artacak.

  • Örneğin, kullanıcılar satın almak istedikleri mobilyayı artırılmış gerçeklik aracılığıyla evlerinde deneyimleyebilecek.
  • Sesli asistanlar üzerinden alışveriş yapmak daha yaygın hale gelecek.
  • Fiyatlandırma algoritmaları ise rekabeti ve müşteri talebini analiz ederek dinamik fiyatlar sunacak.

Yapay zeka, e-ticareti yalnızca daha verimli değil, aynı zamanda daha kişiselleştirilmiş, güvenli ve kullanıcı dostu bir hale getiriyor. İşletmeler için rekabet avantajı sağlarken, tüketicilere de daha akıllı bir alışveriş deneyimi sunuyor. Kısacası, e-ticaretin geleceği yapay zekayla şekilleniyor.

 

İletişim: koc@hedefkoc.com

AVRUPA PAZARINDA TÜRKİYE’NİN ELEKTRONİK İHRACAT GÜCÜ

Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti Ortaklık Potansiyeli

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması, ülke ekonomisine ve ihracatçı sektörlere önemli avantajlar sağlamaktadır. Bu anlaşma kapsamında sanayi ürünleri, Türkiye’den Avrupa ülkelerine ihraç edilirken gümrük vergisine tabi tutulmamaktadır. Elektronik ürünler de sanayi ürünleri kategorisinde yer aldığı için bugün Türkiye’den Avrupa’ya gerçekleştirilen elektronik ihracatlarında sıfır gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu durum, yalnızca mevcut üretici firmaların rekabet gücünü artırmakla kalmayıp aynı zamanda Türkiye’de kurulabilecek yeni iş ortaklıklarının da Avrupa pazarına erişimini kolaylaştırmaktadır. Böylece hem üretim kapasitesi hem de uluslararası pazardaki konum açısından ülkemiz için stratejik bir fırsat doğmaktadır.

Küresel elektronik üretiminde Çin’in ulaştığı seviye herkes tarafından bilinmektedir. Çin, elektronik sanayisinde sahip olduğu teknoloji, üretim ölçeği ve maliyet avantajı ile dünya pazarının lideri konumundadır. Türkiye’nin ise sahip olduğu jeopolitik konum, Avrupa pazarına yakınlığı, güçlü lojistik altyapısı ve Gümrük Birliği’nin sunduğu vergi avantajı, Çin ile kurulabilecek stratejik ortaklıkları son derece cazip hale getirmektedir. Çin elektronik sanayisinin teknolojik birikimi ile Türkiye’de kurulacak ortaklık yapılarının birleşmesi, Avrupa pazarına sıfır gümrük vergisi ile ürün ihraç edilmesini mümkün kılacak ve bu da milli katma değer yaratımında büyük bir sıçrama anlamına gelecektir.

Bu stratejik fırsatın yasal çerçevesi de nettir. Gümrük Birliği Anlaşması uyarınca sanayi ürünleri kapsamındaki elektronik ürünler, Avrupa Birliği ülkelerine ihracatta gümrük vergisinden muaftır. Tarım ürünleri ve bazı özel sektörler bu kapsam dışında tutulurken, elektronik gibi ileri teknoloji gerektiren sektörlerde vergi muafiyeti Türkiye için ciddi bir rekabet avantajı sağlamaktadır. Bu avantaj, Çinli üreticilerin Türkiye’de yapacakları yatırımlar aracılığıyla daha da etkin bir şekilde kullanılabilir. Türkiye’de kurulacak üretim tesisleri, hem Avrupa pazarına doğrudan erişim sağlayacak hem de Türk iş gücü için yeni istihdam olanakları yaratacaktır.

Bunun yanı sıra teknoloji transferi de bu ortaklıkların en önemli getirilerinden biridir. Çin’in elektronik sanayisinde geliştirdiği teknolojilerin Türkiye’ye taşınması, yerli üretim kapasitesinin nitelik olarak güçlenmesine ve uzun vadede Türkiye’nin kendi teknoloji geliştirme yetkinliğinin artmasına katkı sunacaktır. Böylelikle Türkiye, yalnızca bir üretim ve ihracat üssü değil aynı zamanda yüksek katma değerli teknolojilerin geliştirildiği bir merkez haline gelebilir.

Türkiye’nin elektrik ve elektronik sektöründe Avrupa Birliği, en önemli ihracat pazarlarından biri olarak öne çıkmaktadır. 2019 yılında sektörün toplam ihracatı yaklaşık 11,24 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiş, bunun yaklaşık 6,54 milyar dolarlık kısmı Avrupa Birliği ülkelerine yapılmıştır. Bu rakam, Türkiye’nin elektronik sanayi ihracatında Avrupa’nın ne kadar güçlü bir konumda olduğunu göstermesi açısından önemli bir başlangıç noktasıdır.

2023 yılına gelindiğinde, elektrik ve elektronik sektörünün ihracatının yaklaşık %44’ü, yani 7,2 milyar dolarlık bölümü Avrupa Birliği ülkelerine yönelmiştir. Bu oran, Avrupa’nın sektör için hem istikrarlı hem de büyüyen bir pazar olma özelliğini koruduğunu ortaya koymaktadır.

2025 yılının ilk dört ayında ise sektör ihracatı toplamda 5,38 milyar dolara ulaşmıştır. Henüz yılın tamamlanmamış olması ve bu kısa dönemde kaydedilen yüksek hacim, sektörün Avrupa pazarındaki gücünü önümüzdeki yıllarda daha da artırma potansiyeli taşıdığını göstermektedir.

Genel tabloya bakıldığında, 2019’dan günümüze Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin elektrik ve elektronik ihracatında vazgeçilmez bir pazar konumunda olduğu açıkça görülmektedir. Elde edilen veriler, hem geçmişteki güçlü bağları hem de geleceğe yönelik büyüme potansiyelini teyit etmektedir.

Bu kapsamda, şirketimiz Hedef Koç Danışmanlık Şirketi olarak Türkiye’de ve uluslararası pazarlarda faaliyet göstermek isteyen yatırımcılar ve üreticiler için kapsamlı danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. Ticari danışmanlık, şirket kuruluşu, marka tasarımı ve tescil çalışmaları, belgelendirme süreçleri, devlet teşviklerinden yararlanma danışmanlığı ve pazar araştırmaları gibi alanlarda sunduğumuz çözümlerle, iş ortaklarımızın hedef pazarlarda güçlü ve sürdürülebilir bir şekilde konumlanmalarını sağlamayı amaçlıyoruz. Firma bilgilerimize ve hizmetlerimize www.hedefkoc.com adresimizden ulaşabilirsiniz.

Sonuç olarak, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile sahip olduğu gümrük birliği avantajı ve Çin’in elektronik sanayisindeki küresel gücü birlikte değerlendirildiğinde, ortaya ülkemiz için tarihi bir fırsat çıkmaktadır. Bu fırsatın doğru değerlendirilmesi, Türkiye’yi elektronik sanayisinde bölgesel bir merkez haline getirebilir, ihracat gelirlerini artırabilir ve milli katma değerin yükselmesine doğrudan katkı sağlayabilir. Dolayısıyla, Çin elektronik sanayisi ile kurulacak ortaklıklar üzerinden Avrupa’ya sıfır vergi avantajıyla yapılacak elektronik ihracatı, Türkiye için yalnızca bir ticari fırsat değil, aynı zamanda stratejik bir kalkınma hamlesi anlamına gelmektedir.

Dr. Mert Özaydın / Uzman Psikolog / Teşvik Hibe Destekleri Uzmanı / Bilirkişi