Yeni Uzay – Prof. Dr. Fuat İnce

İlk yapay uydu Sputnik’in 1957’de uzaya çıkışından yaklaşık yarım yüzyıl sonra uzay teknolojileri ve uzay endüstrisi bir paradigma değişikliği yaşamakta. YENİ UZAY (New Space) olarak anılan bu yeni dönemi eskisine göre farklı kılan birkaç önemli unsur var. Artık uzayla ilgili gelişmelerinde adı geçen firmalar, Boeing, Lockheed Martin, Northrop Grumman, Aerospatiale gibi geleneksel büyük isimler değil, sayıları onlarla ifade edilen, belki birkaç yüzü geçen büyük çoğunluğu yeni kurulmuş (startup) şirketler olmakta. Büyük projelerin arkasında, resmi hükumet kuruluşları değil, çoğunlukla arkasına girişim sermayesini almış, üniversitelerden gelen veya büyük şirketlerden ayrılan vizyoner kişilerin önderlik ettiği yeni oyuncular bulunmakta. Startup şirketler, sadece geleneksel uzay ürünleri ve hizmetlerinde büyüklerin etkin rakibi olmakla kalmıyor, yeni yeni alanlarda uygulama ve iş olanakları ortaya koyuyor, uzay sektörünün gelişmesinde itici güç oluyor.

Bu oluşum iki genel gelişmeye dayandırılabilir. Politik tarafta, Sovyetler Birliğinin çökmesi ile daha önce açık satışı ve kullanımı gizli teknolojik bilgi olarak yasaklanmış ya da özel izinlere bağlanmış olan elektronik parçalar, yazılım ve diğer bilgi kaynakları üzerindeki kısıtlamalar gevşetildi ya da kaldırıldı. Teknolojik tarafta, yonga (çip) entegrasyonunda artan yoğunluk, elektronikte küçülme ve MEMS (Micro Eleectro Mechanical Devices) ortaya çıkışı ile, bunların yanında, yazılım geliştirme, tasarım ve sistem geliştirme tekniklerindeki yenilikler, çok sayıda yeni startup firmanın mevcut ve yeni niş alanlarda uzay ürün ve hizmetlerinin verilmesi amacıyla ortaya çıkmasının yolunu açtı. Aslında bu gidişat 1990’larda Rick Fleeter adında bir vizyoner teknolog tarafından “daha küçük, daha ucuz, daha iyi” sloganıyla öngörülmüştü. Ancak bu sloganın gerçek yaşama yansıması en azından bir 10 yıl aldı.

2000 ve 2010 sonrası startup şirketlerin yaygınlaşması ve onların artan benzer ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, birçok yeni yonga ve alt sistem, hazır ticari ürün (COTS, Commercial Off The Shelf) olarak uygun fiyatlarla piyasaya çıkar oldu. Uydu ve yörünge tasarımı ve diğer ilgili yazılımlar ucuzladı ve yaygınlaştı. Uydu tasarım ve üretim süreleri yıllardan aylara, maliyetler ise eski maliyetlerin 1/5, hatta 1/10 gibi küçük oranlarına indi. Uydu küçüldükçe ağırlıklarına göre yeni bir sınıflandırma oluştu. Eskiden 500 kg altındaki uydulara küçük uydu denirken şimdi bu sıfat yetersiz kaldı ve daha küçükleri de ayırt eden yeni bir sınıflandırma ortaya kondu.

Uydu Büyüklüklerine göre Sınıflandırma

1000 Kg < Büyük Uydu

1000 Kg > Küçük Uydu > 500 Kg

500 Kg > Mini Uydu > 100 Kg

100 Kg > Mikro Uydu > 10 Kg

10 Kg > Nano Uydu > 1 Kg

1 Kg > Piko Uydu > 0.1 Kg

0,1 Kg > Fempto Uydu

 

Yeni Uzay kavramının belki de en somut örneği küp uydu (Cubesat) standardı ve ona bağlı gelişmeler olmuştur. Üniversitelerde öğrenci uydularının yapımını teşvik amacıyla 1999 yılında Stanford Üniversitesinden Bob Twiggs, Cal Poly Üniversitesinden Jorgi Puig-Suari, küp uydu (cubesat) adını verdikleri bir nano uydu standardı tanımladılar. Buna göre bir küp uydu, 10 cm X 10 cm X 10 cm boyutlarında en çok 1 kg ağırlığında bir uyduydu. 1U denen bu boyutla küplerin ikisini yan yana koyarak 2U, üçünü yan yana koyarak 3U vb. büyüklüklerde küp uydular yapılabildi. Halen 12U ve üzeri büyüklükte küp uydular bulunmaktadır. Küp uydu standardı başta üniversiteler olmak üzere çok sayıda kuruluşun uydu yapmasının önünü açtı. Kısa sürede küp uydu standardına uygun parçalar ve alt bileşenler hazır raf ürünü olarak piyasada görülmeye başlandı. ABD, Japonya ve Dünya’nın çeşitli ülkelerinde, Türkiye dahil, küp uydu yapan okul ve firma sayısı 100’ü aştı. Bunların arasında iki lise bile vardır. Gövde parçaları, navigasyon, haberleşme, kamera gibi alt sistemler ve hatta tasarım ve kontrol yazılımı hazır alınınca, uydu tasarım ve üretimi çok kolaylaştı, küp uydu adeta harcıalem bir ürün haline geldi.

Mikro ve nano uydu uygulamaları, Dünya gözlem ve küresel iletişim alanlarında daha önce düşünmesi zor uygulamalar getirdi. Eskiden 2-3 metre çözünürlük için birkaç yüz Kg ağırlıkta uydu gerekirken şimdi 3U, 12U gibi nano uydular aynı başarıyı göstermekte. Küresel internet iletişimi için SpaceX’in Starlink uydularının yanında, yakında diğerler firmalar LEO yörüngede mikro/nano uydu filoları ile küresel internet hizmetleri veriyor olacak. Fırlatıcı piyasası da bu gelişmelere ayak uydurarak, bir tarafta yeni kurulan küçük uydu fırlatıcıları büyük füzelerin fırlatma fiyatlarını beşte bir veya daha fazlaya indirirken, diğer yanda “ride share” denen çok sayıda küçük uydunun birlikte ve çok ucuza fırlatılması piyasası doğdu. Yeni Uzay, uzay teknolojilerinde gelişmiş ya da gelişmekte olan tüm ülkelerde özel ve resmi çok sayıda kuruluş için yepyeni olanaklar sağlamıştır. Türkiye’mizde bu konunun önemi bazı özel firmalar tarafından iyi anlaşılmış ve girişimler başlamış olsa da, devlet tarafında henüz bir anlayış ve destek görünmemektedir.

İlgililere okunmak üzere: Çok sayıda web sitesinden biri, bir dergi, bir makale ve bir kitap

önerilmektedir.

https://www.spacedaily.com

New Space dergisi: New Space | Mary Ann Liebert, Inc., publishers

Bir Makale: İNCE F., “Nano and Micro Satellites as the Pillar of the “New Space” Paradigm”,

Journal of Aeronautics and Space Technologies, Vol 13, No 2, pp 207-221, July 2020.

Bir Kitap: İNCE F. “UZAY Bir İnsanlık Serüveni”, 2. Basım, Akademik Nobel Yayınevi, Ankara

2015

İletişim:koc@hedefkoc.com

YAPAY ZEKANIN ROBOTİK ÇALIŞMALARI VE  2030 YILI ÇALIŞAN KİŞİLERDEKİ İSTİHDAM ETKİSİ TAHMİNİ – Prof.Dr. B. Koray Tunçalp

YAPAY ZEKANIN ROBOTİK ÇALIŞMALARI VE

2030 YILI ÇALIŞAN KİŞİLERDEKİ İSTİHDAM ETKİSİ TAHMİNİ

Prof.Dr. B. Koray Tunçalp

Ağustos 2025

 

Giriş

 

Teknolojinin hız kesmeyen gelişimi, günümüzde Sanayi 4.0 olarak adlandırılan yeni bir çağı beraberinde getirmektedir. Bu çağın en temel dinamiklerinden biri, yapay zekâ (YZ) ve robotik teknolojilerinin birleşimidir. Geleneksel robotlar, önceden belirlenmiş programlara bağlı kalarak tekdüze görevleri yerine getiren makinelerken, yapay zekâ ile donatılmış yeni nesil robotlar, çevreleriyle etkileşim kurabilen, öğrenebilen ve karmaşık problemleri çözebilen akıllı sistemlere dönüşmüştür. Bu birleşim, yalnızca endüstriyel üretim süreçlerini değil, aynı zamanda lojistik, sağlık, finans ve hizmetler gibi birçok sektörü kökten değiştirmekte ve geleceğin iş gücü piyasası üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu makale, yapay zekânın robotik çalışmalar üzerindeki dönüştürücü etkisini ve bu etkinin 2030 yılına kadar çalışan kişilerdeki istihdam yapısını nasıl değiştireceğine dair tahminleri incelemektedir.

 

  1. Yapay Zekanın Robotik Alanındaki Dönüştürücü Etkileri

 

A.1. Robotik ve Yapay Zekâyı Anlamak

 

Robotik ve yapay zekâ (YZ) genellikle aynı cümlede anılsa da farklı teknoloji alanlarını temsil ederler. Robotik, görevleri otonom veya yarı otonom olarak yerine getirmek üzere tasarlanmış makineler olan fiziksel robotların yaratılmasına ve çalıştırılmasına odaklanır. Montaj hatlarındaki endüstriyel robotları veya dinamik ortamlarda hareket eden otonom mobil robotları düşünün. Öte yandan YZ, makinelere bilişsel işlevler programlayarak insan benzeri öğrenme, problem çözme ve karar verme yeteneklerini taklit etmelerini sağlayan bir alandır.

 

Robotik bedeni sağlarken, yapay zekâ beyni sağlar. Bu alanların birleşimi, robotların deneyimlerden öğrenmesini, bağımsız kararlar almasını ve karmaşık görevleri yerine getirmesini sağlar. Robotik ve yapay zekânın bu kesişimi, yeni durumlara uyum sağlayabilen ve zaman içinde performanslarını artırabilen yapay zekâlı robotların yaratılmasına yol açmıştır. Yapay zekânın robotik sistemlere entegrasyonu, çeşitli ve öngörülemeyen ortamlarda çalışma yeteneklerini artırarak otomasyonun kapsamını genişletmektedir.

 

Robotik ve yapay zekâ, birbirleriyle bağlantılı olmalarına rağmen bağımsız olarak var olabilir. Geleneksel robotlar, örneğin işbirlikçi robotlar, herhangi bir bilişsel işleve sahip olmadan tekrarlayan görevleri yerine getirir. Tersine, yapay zekâ, sanal asistanlar gibi fiziksel bir yapıya ihtiyaç duymayan yazılım robotlarında da uygulanabilir. Ancak, yapay zekâ ve robotik arasındaki sinerji, fiziksel yetenekleri yapay zekâ gelişimiyle harmanlayan gelişmiş yapay zekâ destekli robotların evrimini yönlendiren sihrin gerçekleştiği yerdir.

 

Yapay zekanın modern robotikteki rolünü derinlemesine inceledikçe, bu iki alan arasındaki iş birliğinin teknolojik bir ilerlemeden çok daha fazlası olduğu, bir devrim olduğu ortaya çıkıyor. Bu devrim yalnızca endüstrileri yeniden şekillendirmekle kalmıyor, aynı zamanda insan odaklılık ile makineler arasındaki ilişkiyi de yeniden tanımlıyor.

 

 

A.2. Modern Robotikte Yapay Zekanın Rolü

 

Yapay zekânın (YZ) robotik bilimine entegrasyonu, teknolojik evrimde önemli bir dönüm noktasıdır. YZ, robotların çevrelerini algılayıp etkileşime girmelerini, kararlar almalarını ve yapay zekânın tek başına geleneksel programlama ile başaramayacağı karmaşık görevleri yerine getirmelerini sağlar. YZ’nin bütünleştirilmesi, robotların dinamik ortamlara uyum sağlamasını ve yüksek hassasiyet ve esneklik gerektiren görevleri yerine getirmesini sağlar.

 

Yapay zekânın bir alt dalı olan makine öğrenimi, verimliliği ve üretkenliği artırarak robotikte devrim yaratmıştır. Robotların verilerden öğrenmesini, kalıpları belirlemesini ve performanslarını sürekli iyileştirmesini sağlar. Örneğin, yapay zekâ, karar verme, nesne tanımlama, engel tespiti ve uçuş yolu optimizasyonunu mümkün kılarak dronların işlevselliğini artırır. Sonuç olarak, yapay zekâ destekli robotlar yalnızca araçlar değil, aynı zamanda karmaşık sorunları çözebilen ve insanlarla anlamlı şekillerde etkileşim kurabilen akıllı araçlardır [1].

 

Yapay zekânın robotikteki rolü, insan-robot etkileşimini geliştirmeye ve teknolojiyi günlük yaşamda daha erişilebilir ve uygulanabilir hale getirmeye kadar uzanır. Yapay zekâ destekli robotlar, insan komutlarını anlayıp yanıt vererek, bir zamanlar bilim kurgunun ötesine geçen yeni bir etkileşim düzeyine ulaşır. Bu yetenek, sağlık hizmetlerinden müşteri hizmetlerine kadar uzanan ve insan girdilerini anlama ve bunlara tepki verme yeteneğinin hizmet kalitesini önemli ölçüde etkileyebildiği uygulamalarda kritik öneme sahiptir.

 

Yapay zekânın modern robotikteki önemi abartılamaz. Robotların yeteneklerini geliştirerek çeşitli alanlarda çok çeşitli uygulamalar gerçekleştirmelerini sağlar. Makine öğrenimi, doğal dil işleme ve bilgisayarlı görme gibi belirli yapay zekâ teknolojilerini keşfetmek, yapay zekânın robotikteki dönüştürücü potansiyelini ortaya çıkarır [1].

 

Robotik, robotların tasarlanıp çalıştırılmasını içerirken, yapay zekâ robotların öğrenmesini ve karar vermesini sağlar. Birlikte, çeşitli alanlarda devrim yaratmaktadırlar Yapay zekâ, robotların temel yeteneklerini ve uygulama alanlarını dramatik bir şekilde genişletmiştir. Geleneksel robotik sistemlerin en büyük kısıtı, belirli bir göreve veya ortama özgü olarak programlanmaları ve beklenmedik durumlara adapte olamamalarıdır. Yapay zekâ ise robotlara öğrenme, muhakeme etme ve karar verme yetenekleri kazandırmaktadır. Makine öğrenimi ve derin öğrenme algoritmaları sayesinde, robotlar deneyimlerinden ders çıkararak performanslarını artırabilir. Örneğin, bir depoda çalışan lojistik robotu, en verimli rota için sürekli yeni veriler toplayarak kendini optimize edebilir. [1, 2]

 

Bu gelişimin en somut örneklerinden biri, işbirlikçi robotlar (cobotlar) adı verilen yeni nesil robotlardır. Cobotlar, fabrikalarda insanlarla güvenli bir şekilde yan yana çalışarak karmaşık montaj görevlerinde onlara destek olur. Bu, üretim hatlarında esnekliği ve verimliliği artırırken, insan emeğini daha yaratıcı ve stratejik görevlere yönlendirme imkânı sunar. Sağlık sektöründe ise YZ destekli robotlar, cerrahların daha hassas ve minimal invaziv operasyonlar yapmasına olanak tanırken, yaşlı bakımında yardımcı robotlar olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Lojistik ve taşımacılıkta otonom araçlar ve dronlar, teslimat sürelerini kısaltıp maliyetleri düşürürken, perakende sektöründe müşteri hizmetleri robotları, temel soruları yanıtlayarak insan çalışanların daha karmaşık müşteri ilişkilerine odaklanmasını sağlamaktadır.

 

Bu dönüşümün temelinde yatan teknolojik gelişmelerden biri, bilgisayarlı görüdür. Gelişmiş kameralar ve YZ algoritmaları sayesinde robotlar, nesneleri tanıyabilir, hareketlerini izleyebilir ve çevrelerindeki engelleri algılayabilir. Bu, otonom araçların veya depolama robotlarının güvenli bir şekilde hareket etmesini sağlar. Doğal dil işleme (NLP) teknolojisi ise robotların insanlarla konuşarak veya yazılı komutlarla etkileşim kurmasını mümkün kılmaktadır. Yapay zekanın bu katkıları, robotları pasif araçlar olmaktan çıkarıp, aktif ve akıllı birer iş ortağı haline getirmektedir [3].

 

 

 

 

A.3. Robotikte Makine Öğrenmesi

 

Yapay zekânın temel taşlarından biri olan makine öğrenimi, robotik biliminin ilerlemesinde önemli bir rol oynar. Makine öğrenimi algoritmaları, robotların operasyonları sırasında topladıkları verilere göre davranışlarını uyarlamalarını sağlar. Büyük veri kümelerini analiz etmek ve kalıpları belirlemek, robotların bilinçli tahminler ve kararlar almasını sağlayarak zaman içinde performanslarını artırır.

 

Makine öğreniminin robotikteki en önemli uygulamalarından biri takviyeli öğrenmedir. Bu yaklaşım, robotların deneme yanılma yoluyla en uygun eylemleri öğrenmelerini ve davranışlarını yönlendirmek için ödüller kullanmalarını sağlar. Takviyeli öğrenmede, robotlar çevreleriyle etkileşime girer, ödül veya ceza alır ve gelecekteki eylemlerini buna göre ayarlar. Bu geri bildirim döngüsü, sürekli iyileştirmeyi mümkün kılarak robotları daha verimli ve etkili hale getirir [1].

 

Robotikte makine öğreniminin başarısı için veri kalitesi çok önemlidir. Verimli algoritmaların eğitimi için yüksek kaliteli veriler gereklidir; ancak kalitesiz veriler yanlış tahminlere ve optimum olmayan performansa yol açabilir. Robotlar veri toplayıp analiz ederken, yapay zekâ sistemlerini geliştiren bir geri bildirim döngüsü oluştururlar ve bu da daha iyi karar alma ve daha fazla özerklik sağlar. Ayrıca, etiketli verilerin kullanımı eğitim sürecini önemli ölçüde iyileştirebilir [1].

 

Makine öğreniminin robotik üzerindeki etkisi dönüştürücüdür. Robotların deneyimlerden öğrenmesini, yeni görevlere uyum sağlamasını ve derin öğrenme ve yaşam boyu öğrenme yoluyla zaman içinde performanslarını iyileştirmesini sağlar. Bu yetenek, çok çeşitli ortamlarda ve uygulamalarda çalışabilen akıllı, esnek ve verimli robotlar geliştirmek için kritik öneme sahiptir.

 

A.3.1. Doğal Dil İşleme

 

Doğal Dil İşleme (NLP), robotların insan dilini yorumlayıp yanıtlayarak daha doğal etkileşimlerde bulunmalarını sağlayan bir yapay zekâ dalıdır. NLP sayesinde robotlar, insan dilini anlayıp işleyerek müşteri etkileşimi ve hizmet içeren görevleri tamamlayabilirler. Bu yetenek, robotları insan benzeri etkileşimlere yaklaştırarak çeşitli uygulamalarda daha etkili olmalarını sağlar.

 

Doğal Dil İşlemenin (NLP) bir alt dalı olan Konuşmaya Dayalı Yapay Zekâ, daha insan benzeri etkileşimler sunmak üzere tasarlanmıştır. Konuşmaya dayalı yapay zekâ kullanan robotlar, diyalogları yakalayabilir, işleyebilir, uygun şekilde yanıt verebilir ve her etkileşimden öğrenebilir. Bu sürekli öğrenme süreci, robotun insan komutlarını anlama ve yanıt verme yeteneğini geliştirerek kullanışlılığını ve etkinliğini artırır.

 

Kişisel asistan robot Temi, NLP’nin robotikteki uygulamasının bir örneğidir. Temi, kullanıcılarla eller serbest bir şekilde etkili bir şekilde etkileşim kurmak için Otomatik Konuşma Tanıma ve doğal dil işleme teknolojilerini kullanır. Temi’nin geliştirilmesi, NLP ve donanım tasarımını entegre etme ve gerçek zamanlı performans sağlama ile ilgili zorlukların üstesinden gelmeyi içeriyordu.

 

Doğal dil işlemenin (NLP) robotik alanına entegrasyonu, ezber bozan bir gelişmedir. Robotların sesli komutları anlayıp yanıt vermesini sağlayarak insan-robot etkileşimlerini daha kusursuz ve sezgisel hale getirir. Bu teknoloji, etkili iletişimin başarı için olmazsa olmaz olduğu müşteri hizmetleri, sağlık hizmetleri ve ev otomasyonu uygulamaları için hayati önem taşır.

 

A.3.2. Bilgisayarlı Görüntü İşleme

 

Bir diğer önemli yapay zekâ teknolojisi olan bilgisayarlı görüş, robotların görsel bilgileri yorumlamalarına ve çevrelerine göre hareket etmelerine olanak tanır. Robotlar, görsel verileri işleyerek nesneleri tanıyabilir, hareketleri takip edebilir ve gördüklerine dayanarak kararlar alabilirler. Bu yetenek, robotun hareketleri de dahil olmak üzere nesneleri manipüle etmek için navigasyon ve nesne tanıma gibi yüksek düzeyde hassasiyet ve doğruluk gerektiren görevler için olmazsa olmazdır.

 

Bilgisayarlı görüş gibi yapay zekâ teknikleri, robotların nesneleri tanımlamasını, sınıflandırmasını, hareketlerini izlemesini ve görsel girdiye dayalı bilinçli kararlar almasını sağlar. Örneğin Temi, gelişmiş bir 3B haritalama sistemi aracılığıyla kullanıcı algılama ve otonom navigasyon gibi gelişmiş özellikleri entegre eder. Bu sistem, Temi’nin nesne algılama özelliğini kullanarak karmaşık ortamlarda gezinmesini ve kullanıcılarla etkili bir şekilde etkileşim kurmasını sağlar.

 

Bilgisayarlı görme sistemlerinin geliştirilmesi, özellikle navigasyon sistemleri oluşturma ve gelişmiş sensörleri entegre etme konusunda önemli mühendislik ve bilgisayar bilimleri zorlukları içerir. Ancak, robotikte bilgisayarlı görmenin faydaları muazzamdır. Robotların karmaşık görevleri daha hızlı ve doğru bir şekilde gerçekleştirme becerilerini artırarak, onları bilgisayar bilimleri alanında daha verimli ve etkili hale getirir.

 

Bilgisayarlı görme, modern robotik için temel bir teknolojidir. Robotların çevrelerini yorumlayıp tepki vermelerini sağlayarak, çok çeşitli görevleri hassasiyet ve doğrulukla gerçekleştirmelerini sağlar. Bu yetenek, görsel bilginin başarı için hayati önem taşıdığı üretim, sağlık ve otonom araç uygulamaları için hayati önem taşır.

 

A.3.4. Vaka Çalışması: Kişisel Asistan Robot Temi

 

Yapay zekâ destekli robotik alanında Temi, inovasyon ve iş birliğinin dikkat çekici bir örneği olarak öne çıkıyor. 90 cm boyunda ve 9 kg ağırlığındaki Temi, 25 cm’lik bir ekrana ve kullanıcılara çeşitli görevlerde yardımcı olmak üzere tasarlanmış gelişmiş sensörlere sahip bir ev robotudur. Roboteam ve Netguru, ev robotiği pazarına liderlik etmeyi ve Temi’yi bir ev robotu ikonu haline getirmeyi hedefleyen Temi’yi tasarlamak ve üretmek için iş birliği yapmıştır [1].

 

Temi’nin geliştirilmesi, entegre yapay zekâ yeteneklerine, özellikle de ses arayüzü için Doğal Dil İşleme özelliğine sahip fiziksel bir robotun geliştirilmesini içeriyordu. Medya, Temi’yi Amazon’un tekerlekli Alexa’sının muadili olarak nitelendirdi [1].

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şekil 1 Kişisel asistan robot Temi

 

Temi’yi sıfırdan geliştirmek, çok sayıda donanım entegrasyon zorluğunun üstesinden gelmeyi gerektiren devasa bir görevdir. Geliştirme süreci, Temi’nin çevresiyle etkili bir şekilde etkileşim kurabilmesini sağlamak için çeşitli sensörlerin ve navigasyon sistemlerinin entegre edilmesini içermektedir. Temi’nin Android tabanlı işletim sistemi ve ilgili uygulamalarının geliştirilmesi için üç küresel ekip arasında iş birliği şarttı.

 

Temi, yapay zekâ özellikleriyle kullanıcıların iletişimini önemli ölçüde geliştiriyor. Öne çıkan özelliklerden biri, video modunda eller serbest aramaları yanıtlama ve kişilerle konuşma yeteneği. Bu özellik, test uzmanlarından, sektör uzmanlarından ve medya kuruluşlarından, pratik kullanışlılığını ve kullanıcı dostu tasarımını vurgulayarak harika geri bildirimler aldı.

 

Gelişmiş yapay zekâ teknolojileri, Temi’nin kusursuz bir iletişim deneyimi sunmasını sağlar. Doğal Dil İşleme teknolojisiyle desteklenen doğal sesli arayüzü, kullanıcıların robotla zahmetsizce etkileşim kurmasını sağlar. Bu özellik, kullanıcı deneyimini geliştirmenin yanı sıra, yapay zekâ destekli robotların günlük iletişimi iyileştirme potansiyelini de ortaya koyar.

 

A.4. Yapay Zekâ Destekli Robotların Endüstrilerdeki Uygulamaları

 

Yapay zekâ (YZ) ve robotik entegrasyonu, karmaşık süreçleri optimize ederek ve yeni iş modelleri oluşturarak endüstrileri dönüştürüyor. YZ destekli robotlar, tekrarlayan görevleri yerine getirerek, envanteri yöneterek ve tedarik zincirlerini düzenleyerek üretkenliği artırıyor; bu da insan çalışanların daha üst düzey faaliyetlere odaklanmasını sağlıyor. Bu gelişmeler, çeşitli sektörlerde operasyonel verimlilikte önemli iyileştirmeler sağlıyor.

 

Yapay zekâ destekli robotlar, sağlık hizmetlerinden imalata ve perakendeye kadar çeşitli sektörlerde giderek daha fazla benimseniyor. Makine öğrenimi algoritmaları, sinir ağları ve gelişmiş robotik çözümlerinden yararlanan programlanabilir makineler, robotların yeni görevlere uyum sağlamasını, doğruluğu artırmasını ve robotik sistemler içinde kişiselleştirilmiş hizmetler sunmak için görevleri otomatikleştirmesini sağlıyor. Ayrıca, yazılım robotları çeşitli sektörlerde operasyonel verimliliği artırıyor.

 

A.5. Yapay Zekâ Destekli Uygulama Örnekleri

 

A.5.1. Sağlık hizmeti

 

Sağlık hizmetlerinde, yapay zekâ destekli robotik sistemler, cerrahi işlemlere yardımcı olarak ve iyileşme süresini en aza indiren hassasiyet sağlayarak hasta bakımında devrim yaratıyor. Yapay zekanın robotikle birleştirilmesi, makinelerin karar verme ve öğrenme gibi bilişsel işlevler gerektiren görevleri yerine getirmesine olanak tanıyarak hasta sonuçlarının iyileştirilmesine yol açıyor.

 

Yapay zekâ, doğru teşhis, kişiselleştirilmiş tedavi planları ve ilaç geliştirmeyi mümkün kılmak için de kullanılıyor. Yapay zekâ destekli algoritmalar, tıbbi görüntüleri, hasta verilerini ve genetik bilgileri analiz ederek sağlık hizmetleri kararlarını, genellikle insan uzmanlardan daha yüksek doğrulukla bilgilendirebilir. Örneğin, yapay zekâ, tıbbi görüntülerdeki kanser hücrelerini olağanüstü bir hassasiyetle tespit ederek erken teşhis ve tedaviye yardımcı olabilir.

 

Yapay zekâ ile donatılmış robotlar, ameliyatlarda benzersiz bir hassasiyet sağlayarak ve komplikasyon riskini azaltarak yardımcı olabilir. Yapay zekâ ve robotiğin sağlık hizmetlerinde bu şekilde bir araya gelmesi, yalnızca verimliliği artırmakla kalmaz, aynı zamanda hastalara sunulan bakımın kalitesini de artırır.

 

Yapay zekâ destekli robotik alanındaki gelişmeler, sağlık hizmetlerinde yeni standartlar belirleyerek daha etkili ve verimli hasta bakımı sağlıyor. Bu teknolojiler gelişmeye devam ettikçe, sağlık sektörü üzerindeki etkileri artacak ve gelecek için umut verici olanaklar sunacaktır.

 

A.5.2. Üretme

 

Yapay zeka destekli robotlar, üretim süreçlerini iyileştirerek, hataları azaltarak ve verimliliği artırarak üretimi dönüştürüyor. Bu robotlar, kesme, taşlama, kaynak ve muayene gibi çeşitli görevleri otomatikleştirerek operasyonları önemli ölçüde kolaylaştırıyor ve üretkenliği artırıyor.

 

Makine öğrenimi, robotların deneyimlerden öğrenerek yeni görevlere uyum sağlamasını ve üretim ortamlarında esnekliği artırmasını sağlar. Bu uyarlanabilirlik, üretimin gerçek zamanlı izlenmesini, kusurların tespit edilmesini ve kalite kontrolünde insan müdahalesi ihtiyacının azaltılmasını sağlar. Yapay zekâ destekli robotlar ayrıca, ekipman arızalarını öngörmek ve arızalar meydana gelmeden önce bakım planlamak için sensör verilerini analiz ederek kestirimci bakım gerçekleştirebilir.

 

Yapay zekâ entegrasyonunun üretime sağladığı en önemli faydalardan biri, kalite ve doğruluktaki artıştır. Otomatik kalite kontrolü, üretim süreçlerinin hem verimliliğini hem de güvenilirliğini artırarak daha yüksek üretim standartları sağlar. Yapay zeka teknolojilerinden yararlanmak, üreticilerin daha yüksek tutarlılık ve hassasiyet elde etmelerini sağlayarak daha iyi ürünler ve daha yüksek müşteri memnuniyeti sağlar.

 

Yapay zekâ destekli robotların üretimdeki etkisi çok büyüktür. Bu robotlar, görevleri otomatikleştirerek ve süreçleri iyileştirerek sektörde önemli ilerlemelere öncülük yapmaktadırlar. Yapay zekâ teknolojisi gelişmeye devam ettikçe, üretimdeki uygulamaları da genişleyecek ve inovasyon ve büyüme için yeni fırsatlar sunacaktır.

 

A.5.3. Perakende ve Müşteri Hizmetleri

 

Yapay zekâ destekli robotlar, operasyonel verimliliği artırmak ve müşteri hizmetlerini iyileştirmek için perakende mağazalarında giderek daha fazla kullanılıyor ve genellikle insan operatörlerle birlikte çalışıyor. Bu robotlar müşterileri karşılayabilir, kişiselleştirilmiş bilgiler sağlayabilir ve mağazada onlara rehberlik ederek daha ilgi çekici ve etkileşimli bir alışveriş deneyimi yaratabilir.

 

Konuşmaya dayalı yapay zekâ, robotların diyalog kalıplarını analiz ederek yanıtlarını öğrenmelerini ve geliştirmelerini sağlar. Yapay zekâ robotları, müşteri etkileşimlerini analiz ederek etkileşimi iyileştirebilir, hizmetleri özelleştirebilir ve kişiselleştirilmiş öneriler sunabilir; böylece müşteri memnuniyetini ve sadakatini artırabilir.

 

Ayrıca, yapay zekâ destekli robotlar envanter yönetimi ve fiyatlandırma stratejilerine yardımcı olarak perakende operasyonlarını daha da iyileştirebilir.

 

A.6. Robotik ve Yapay Zekanın Geleceği

 

Robotik ve yapay zekânın (YZ) geleceğinin parlak olması ve yaşamları iyileştirme ve karmaşık sorunları çözme potansiyeline sahip olması bekleniyor. Yapay zekâ ve robotik gelişmeye devam ettikçe, bu alanlar arasındaki çizgi giderek belirsizleşebilir ve bu da daha fazla entegrasyona ve daha gelişmiş yeteneklere yol açabilir. Bu entegrasyon, çeşitli sektörlerde önemli ilerlemelere öncülük ederek yaşam ve çalışma biçimimizi dönüştürecektir.

 

Yapay zekâ alanındaki en heyecan verici beklentilerden biri, insan düzeyinde anlayış ve muhakeme yeteneğine sahip varsayımsal bir yapay zekâyı (YGZ) ifade eden yapay genel zekânın (YGZ) geliştirilmesidir. YGZ, herhangi bir zihinsel görevi yerine getirebilecek ve ayrıca açık bir programlamaya ihtiyaç duymadan yeni durumlara uyum sağlayabilecektir. İnsan beyninin sinir yapısını taklit eden yapay sinir ağları ve nöromorfik bilişimin geliştirilmesi, örüntü tanıma ve karar verme alanlarında çığır açıcı gelişmeler vaat ederek, robotikte YGZ algoritmasının ve insan zekâsının yeteneklerini daha da artıracaktır.

 

Yapay zekânın kuantum hesaplamayla birleştirilmesi, karmaşık sorunların çözümünde daha verimli çözümlere yol açabilir ve sorunların çözümüne yardımcı olabilir. Kuantum hesaplama, büyük veri kümelerinin daha hızlı ve daha doğru işlenmesini sağlayarak yapay zekâda devrim yaratma potansiyeline sahiptir ve bu da daha gelişmiş yapay zekâ algoritmaları ve uygulamalarının ortaya çıkmasına neden olur. Intel gibi şirketler, gelecekteki gelişmeleri yönlendirecek güçlü yapay zekâ ve robotik teknolojileri sunarak bu gelişmelerin ön saflarında yer almaktadır.

 

Robotik ve yapay zekânın geleceği, inovasyon ve büyüme açısından muazzam bir potansiyel barındırıyor. Bu teknolojiler gelişmeye devam ettikçe, yeni olasılıkların kapılarını açacak ve dünyanın en acil sorunlarından bazılarının çözümü için fırsatlar yaratacaktır. Önümüzdeki yolculuk umut vaat ediyor ve yapay zekâ ile robotiğin hayatımız üzerindeki etkisi, özellikle gelecekteki olaylarla bağlantılı olarak, artmaya devam edecek.

 

A.7. Zorluklar ve Etik Hususlar

 

Yapay zekanın robotik bilimine entegrasyonu, beraberinde çeşitli zorluklar ve etik kaygılar getiriyor. En büyük endişelerden biri, otomasyon ve yapay zekâ destekli robotların geleneksel olarak insan işçiler tarafından yapılan görevleri yerine getirmesi nedeniyle iş kaybıdır. Bu durum, çalışanların değişen iş ortamına uyum sağlayabilmelerini sağlamak için etik iş gücü geçiş stratejilerine olan ihtiyacı vurgulamaktadır.

 

Gizlilik ve veri güvenliği de kritik etik kaygılardır. Yapay zekâ ve robotik, büyük miktarda hassas bilgi ürettiğinden, veri gizliliğini korumak için güçlü koruma önlemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Yapay zekâ algoritmalarının önyargısız olmasını sağlamak da bir diğer etik sorundur. Yapay zekâ karar alma süreçlerinde adaleti teşvik etmek ve algoritmik önyargıyı önlemek için çeşitli veri kümelerinin kullanılması esastır.

 

Gerçek zamanlı işlem yetenekleri, otonom robotların dinamik ortamlarda güvenli ve etkili bir şekilde çalışabilmesi için hayati önem taşır. Bu gereklilik, güvenlikten ödün vermeden daha karmaşık görev ve ortamları yönetebilen güvenilir ve verimli yapay zekâ sistemleri geliştirmenin önemini vurgular.

 

Yapay zekâ destekli robotların sorumlu bir şekilde geliştirilmesi ve konuşlandırılması için bu zorlukların ve etik hususların ele alınması hayati önem taşımaktadır. Etik ilkelere ve güçlü koruma önlemlerine odaklanmak, yapay zekâ ve robotiğin faydalarının gerçekleştirilmesini sağlarken olası riskleri ve olumsuz etkileri en aza indirir.

 

A.8. Önemli Çıkarımlar

 

  • Robotik ve yapay zekâ (YZ), birbirinden farklı ancak birbiriyle ilişkili alanlardır. Robotik fiziksel yetenekler, YZ ise bilişsel işlevler sunarak gelişmiş otonom sistemlerin ortaya çıkmasına yol açar.
  • Yapay zekâ, makine öğrenimi, doğal dil işleme ve bilgisayarlı görüş gibi teknolojiler aracılığıyla robotiği geliştirerek robotların uyum sağlamasını, insanlarla etkileşim kurmasını ve karmaşık görevleri daha verimli bir şekilde gerçekleştirmesini sağlar.
  • Yapay zekâ destekli robotların sağlık, imalat ve perakende gibi çeşitli sektörlere entegrasyonu, üretkenliği ve hizmet kalitesini artırırken, aynı zamanda iş kaybı ve veri gizliliği konusunda etik endişeleri de gündeme getiriyor.

 

  1. 2030 Yılında İstihdam Piyasasına Etki Tahminleri

 

Yapay zekânın ve robotik teknolojilerin yaygınlaşması, 2030 yılına kadar iş gücü piyasasında önemli değişikliklere yol açacaktır. WEF Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2020 yılında yayınlanan Geleceğin Meslekleri Raporu‘na göre, otomasyon ve YZ, önümüzdeki 5 yıl içinde 85 milyon işin yerini alabilirken, aynı zamanda 97 milyon yeni iş alanı yaratacaktır. Bu tahmin, teknolojinin sadece işleri yok etmediğini, aynı zamanda yeni iş rollerini de tetiklediğini göstermektedir [4].

 

McKinsey Global Enstitüsü‘nün 2017 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre ise 2030 yılına kadar küresel olarak 400 ila 800 milyon arasında çalışanın işlerini otomasyona kaptırabileceği ve bu kişilerin yeni beceriler edinerek farklı mesleklere yönelmek zorunda kalacağı tahmin edilmektedir. Özellikle veri girişi, muhasebe, sekreterlik, montaj hattı işçiliği gibi tekrarlayan ve rutin görevler otomasyonun en çok etkileyeceği alanlardır [5].

 

Ancak, bu teknolojik dönüşüm aynı zamanda yeni ve yüksek vasıflı iş fırsatları da yaratacaktır. Yapay zekâ sistemlerinin geliştirilmesi, bakımı ve etik düzenlemeleriyle ilgili rollerin önemi artacaktır. Bu bağlamda, veri bilimcisi, yapay zekâ mühendisi, robotik uzmanı, makine öğrenimi uzmanı gibi teknoloji odaklı meslekler ön plana çıkacaktır. Bununla birlikte, insan becerilerinin önemi de katlanarak artacaktır. Otomasyonun zorlandığı alanlar olan eleştirel düşünme, yaratıcılık, duygusal zekâ, liderlik ve karmaşık problem çözme gibi beceriler, insan emeğini vazgeçilmez kılacaktır [6].

 

Sektörel bazda bakıldığında, üretim ve lojistik gibi fiziksel emeğin yoğun olduğu sektörlerde otomasyon hızla yayılacaktır. PwC Pricewaterhouse Coopers firmasının 2018 yılında yaptığı bir analiz, 2030’da otomasyonun Birleşik Krallık’taki işlerin yüzde 30’unu etkileyeceğini ve bunun en çok ulaşım, üretim, toptan ve perakende ticaret sektörlerinde görüleceğini belirtmektedir. Diğer yandan, sağlık ve eğitim gibi insan etkileşiminin kritik olduğu sektörlerde, YZ destekli araçlar yaygınlaşsa da insan çalışanlar tamamen ortadan kalkmayacak, rolleri değişecektir. Örneğin, bir doktorun teşhis koyma sürecine YZ destekli bir sistem yardımcı olacak, ancak hasta ile empati kurma ve tedaviye yönlendirme rolü insanda kalacaktır [6].

 

B.1. Geleceğe Uyum ve Stratejiler

 

Bu büyük dönüşümün getireceği olumsuz etkileri en aza indirmek ve fırsatları en üst düzeye çıkarmak için bireylerin, şirketlerin ve devletlerin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Bireyler için yaşam boyu öğrenme bir zorunluluk haline gelmiştir. Geleneksel mesleklerin yerini alan yeni roller için sürekli olarak becerilerini güncellemeleri ve yeniden öğrenme süreçlerine katılmaları gerekmektedir. Coursera ve Udacity gibi çevrimiçi platformlar bu konuda önemli bir rol oynamaktadır.

 

Şirketler, çalışanlarını bu değişime hazırlamak için yeniden beceri kazanma (reskilling) ve beceri geliştirme (upskilling) programlarına yatırım yapmalıdır. Bu programlar, çalışanların mevcut rollerinde YZ ve robotik araçları kullanabilmesini sağlamanın yanı sıra, daha yüksek katma değerli işlere geçişlerini kolaylaştıracaktır. Gartner‘ın araştırmaları, bu tür proaktif yatırımların, teknolojik dönüşümün getirdiği riskleri yönetmede kritik bir rol oynadığını vurgulamaktadır [7].

 

Devletlerin ise teknolojik geçişi adil ve kapsayıcı bir şekilde yönetme sorumluluğu vardır. Bu, yeni meslekler için müfredatların güncellenmesi, işsiz kalan çalışanlar için sosyal güvenlik ağlarının güçlendirilmesi ve teknoloji odaklı girişimlerin desteklenmesi gibi politikaları içermektedir. ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Institution‘ın raporları, iş gücü piyasasının bu dinamik yapısına uyum sağlamak için esnek eğitim sistemlerinin ve sektör-üniversite iş birliklerinin hayati önem taşıdığını belirtmektedir [8].

 

B.2. 2030 Yılı İstihdam Öngörüleri

 

Dünyada özellikle meslek seçimi aşamasında olan hem teknik lise hem de üniversite öğrencileri, doğal olarak eğitimini alacakları mesleğin 5, 10, 20 hatta 50 yıl sonrasındaki istihdam imkanını merak etmektedir. Hem ülkemizde hem de dünya üzerinde eğitim ve istihdam ilişkisini yakından takip eden eğitim kurumları ve firmalar bu konuda pek çok araştırma yapmakta veya yaptırmaktadır.

 

Tüm bu öngörülerin kaynaklarını;

  • gelişen teknolojik ürünler,
  • iş piyasasının ihtiyaçları,
  • yapay zekâ,
  • siber güvenlik,
  • otonom ve elektrikli arabalar,
  • her türlü robot,
  • robot temelli ev ürünleri,
  • akıllı şehirlerdeki otomasyon gereksinimleri,
  • uzaktan çalışma talebi,
  • Z kuşağı ve sonrasının pandemi sonrasında artan esnek saatlerdeki çalışma talebi,
  • insan psikolojisinin değişen dünyadan kaynaklanan ihtiyaçları
  • ve doğal olarak pek çok insanın özünde var olan yüksek gelir arzuları

şeklinde sıralayabiliriz.

 

Her mesleğin avantajları yanında dezavantajları da bulunmaktadır. Meslek seçimi aşamasındaki gençlerin avantajlar ve dezavantajları ne kadar dikkate aldığı da ayrı bir inceleme konusudur.

 

Diğer yandan her ülkenin farklı seviyelerdeki istihdam gereksinimleri birbirinden farklılık gösterecektir. Üretimde ve günlük yaşamda yüksek teknolojiyi en iyi kullanan ülkeler olarak Japonya, Çin, Tayvan, İsviçre, Almanya, ABD, Kanada, İngiltere gibi ülkelerde orta seviye (teknik veya meslek lisesi mezunu) eleman ihtiyacı gittikçe artmaktadır. Refah toplumu olma yolunda önemli yol kat eden bu ülkelerin ülkelerine çalışmak için gelecek kişilerde aradıkları niteliklerin üst seviyeden (lisans ve yüksek lisans mezunu) daha çok orta seviye olduğu görülmektedir. Almanya, İngiltere, Kanada gibi ülkeler buna en güzel örneklerdir.

 

Gelecekte yalnızca teknik becerilere sahip olmak yeterli olmayacak. Yaratıcı problem çözme, liderlik, iletişim becerileri ve duygusal zekâ gibi “soft skills” olarak adlandırılan beceriler, iş dünyasında öne çıkmanızı sağlayacak. Global ekiplerle çalışabilme, kültürel farkındalık ve çoklu görev yönetimi de bu beceriler arasında yer alıyor [9].

 

Çalışanlar gelecekte başarılı olmak için 3 kurala sürekli dikkate etmek zorunda kalacaklardır:

  1. Sürekli öğrenme:Teknolojinin hızla değiştiği bir dünyada sabit bir bilgiyle yetinmek mümkün değil. Sürekli öğrenme ve kendini güncelleme, başarılı bir kariyerin temel taşı olacak.
  2. Çapraz disiplinler: Tek bir alanda uzmanlaşmak yerine farklı disiplinleri birleştirebilmek, sizi rakiplerinizden bir adım öne çıkarır. Örneğin hem veri bilimi hem de pazarlama alanında bilgi sahibi olmak, sizi benzersiz kılar.
  3. Global perspektif:Artık yalnızca yerel pazarda değil, global ölçekte de rekabet ediyorsunuz. Farklı kültürlerle çalışabilme yeteneği ve yabancı dil becerileri, kariyer fırsatlarınızı genişletir [9].

 

B.3. 2030 YILINDA RAĞBET GÖRECEĞİ ÖNGÖRÜLEN MESLEKLER

 

2030 yılı için yapılan pek çok araştırma için aşağıdaki mesleklerin işverenler tarafından aranacağı öngörülmektedir [9…17]:

  • Aktüer,
  • Analitik düşünme uzmanı,
  • Akıllı bina uzmanı,
  • Akıllı malzeme mühendisi veya teknisyeni,
  • Akıllı şehir planlayıcısı,
  • Astrokimyacı,
  • Bilgi güvenliği analisti,
  • Biyometrik yüz okuma uzmanı,
  • Biyoteknoloji uzmanı,
  • Blockchain uzmanı / geliştiricisi,
  • Bulut mühendisi,
  • Büyük veri uzmanı,
  • Chatbot kolaylaştırıcısı,
  • Çevik İK koçu,
  • Çevre mühendisi,
  • Dijital içerik uzmanı,
  • Dijital rehabilitasyon uzmanı,
  • Drone pilotu,
  • Dünya gözlem bilimcisi,
  • Endüstriyel veri bilimcisi,
  • Epidemiyolog,
  • Estetik cerrahi hemşiresi,
  • Etik uzmanı,
  • E-ticaret uzmanı,
  • Fintech (Finansal teknoloji) mühendisi veya uzmanı,
  • Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı,
  • Gen teknolojisti,
  • Geriatri uzmanı,
  • Gerontoloji uzmanı,
  • Giyilebilir teknoloji tasarımcısı,
  • Güvenlik yönetimi uzmanı,
  • Hidrojenli araç teknisyeni,
  • İçerik üreticisi,
  • İklim mühendisi,
  • İnsan makine etkileşim tasarımcısı,
  • İnsansı robot tamircisi,
  • İnşaat işçisi,
  • İş geliştirme profesyoneli,
  • İş yeri tasarım yöneticisi,
  • İş zekâsı analisti,
  • Kentsel tarım uzmanı,
  • Kişisel bakım yardımcısı,
  • Kişisel marka danışmanı,
  • Kriptoloji uzmanı,
  • Mekatronik mühendisi veya teknisyeni,
  • Mobil yazılımcı,
  • Modern tarım uzmanı veya teknisyeni,
  • Nanoteknoloji mühendisi,
  • Nesnelerin interneti mühendisi,
  • Otonom elektrikli araç teknisyeni,
  • Oyun geliştirici,
  • Öğrenci kariyer danışmanı,
  • Proje yöneticisi,
  • Prompt (komut) mühendisi,
  • Risk yönetimi uzmanı,
  • Robot koordinasyon uzmanı,
  • Robot programlayıcısı,
  • Robot tasarım mühendisi,
  • Robotik psikolog,
  • Sağlık teknolojileri uzmanı,
  • Sentetik biyoloji uzmanı,
  • Siber güvenlik uzmanı veya mühendisi,
  • Sosyal girişimci,
  • Sosyal hizmet ve danışmanlık uzmanı,
  • Sürdürülebilirlik uzmanı,
  • Tele tıp uzmanı,
  • UX ve UI uzmanı,
  • Uzaktan çalışma uzmanı,
  • Uzay arkeoloğu,
  • Uzay maden mühendisi,
  • Veri ambarcılığı uzmanı,
  • Veri dedektifi,
  • Vlogger,
  • Yapay zekâ destekli tıp cihazı tamircisi,
  • Yapay zekâ eğitim yöneticisi,
  • Yapay zekâ ve makine öğrenmesi uzmanı,
  • Yaşlı bakım uzmanı,
  • Yaşlılara yardım robotu tasarımcısı ve tamircisi,
  • Yenilebilir enerji mühendisi veya teknisyeni,
  • Yetenekli personel avcısı,
  • Zanaatkarlık (Ustalar),
  • 3D üretim mühendisi veya teknisyeni,

 

B.4. 2030 YILINDA GÖZDEN DÜŞECEĞİ ÖNGÖRÜLEN MESLEKLER

 

2030 yılı için yapılan pek çok araştırma için aşağıdaki mesleklerin gözden düşeceği öngörülmektedir [9…17]:

  • Bahçıvan,
  • Banka çalışanı,
  • Bilgisayar programcısı,
  • Cerrah,
  • Çiftçi,
  • Denetçi / müfettiş,
  • Editör,
  • Emlakçı,
  • Fast food çalışanları,
  • Garson,
  • Gazeteci,
  • Güvenlik görevlisi,
  • İdari asistan,
  • Kasiyer ve gişe memuru,
  • Kayıt memuru,
  • Kurye,
  • Malzeme kayıt ve stok görevlisi,
  • Matbaa operatörü,
  • Muhasebe elemanı,
  • Müzayedeci,
  • Orman işçisi,
  • Öğretmen (Teknik öğretmenler hariç),
  • Posta taşımacısı,
  • Radyo ve TV sunucusu,
  • Resepsiyonist,
  • Satış danışmanı,
  • Seyahat danışmanı,
  • Sıva ustası,
  • Sigortacı,
  • Şoför,
  • Tekstil işçisi,
  • Telefonla pazarlama elemanı,
  • Tezgahtar,
  • Tıbbi sekreter,
  • Tren ve tramvay sürücüsü (makinist),
  • Ulaşım görevlisi,
  • Veri giriş elemanı,
  • Vergi denetçisi,
  • Yazarlık,
  • Yetişkin öğretmeni,
  • Yönetici asistanı

 

Yukarıdaki liste, farklı öngörülere göre artırılabilir.

 

SONUÇ

 

Yapay zekanın robotik üzerindeki etkisi, iş gücü piyasasını dönüştüren bir anahtar güçtür. 2030 yılına gelindiğinde, birçok geleneksel meslek otomasyonun etkisiyle ya kaybolacak ya da radikal bir şekilde değişecektir. Ancak, bu dönüşüm aynı zamanda insan yaratıcılığını ve insana özgü becerileri merkeze alan yeni iş alanları yaratacaktır. Teknolojiyi bir tehdit olarak görmek yerine, onu bir gelişim ve refah aracı olarak kabul etmek, geleceğin iş dünyasına uyum sağlamanın en temel adımıdır. Bu sürece bireyler, şirketler ve devletler el ele vererek hazırlanmalı ve geleceğin iş gücünü şekillendirmek için proaktif stratejiler geliştirmelidir.

 

 

 

KAYNAKLAR

  1. Rafalskii, K. (2025), The Impacts of Robotic and AI on Industries, https://www.netguru.com/ blog/robotics-and-ai.
  2. (2021), Robotik ve Yapay Zekâ: Endüstriyel Dönüşüm ve Gelecek Senaryoları. Beta Yayınları.
  3. Brynjolfsson, E., & McAfee, A. (2014), The Second Machine Age: Work, Progress, and Prosperity in a Time of Brilliant Technologies. W. W. Norton & Company Publishing.
  4. World Economic Forum, (2020), The Future of Jobs Report 2020, https://www.weforum.org /publications/the-future-of-jobs-report-2020/.
  5. McKinsey Global Institute, (2017), Jobs Lost, Jobs Gained: Workforce Transitions in a Time of Automation
  6. PwC, (2018), UK Economic Outlook: The impact of AI and automation on jobs. Report.
  7. Gartner, (2020), Gartner Top 10 Strategic Technology Trends for 2020: Reskilling the Workforce, https://www.gartner.com/smarterwithgartner/gartner-top-10-strategic-technology-trends-for-2020.
  8. Brookings Institution, (2019), Automation and Artificial Intelligence: How machines are affecting people and places, https://www.brookings.edu/articles/automation-and-artificial-intelligence-how-machines-affect-people-and-places/.
  9. Doğdu, E., (2025), 2030’un yıldızı parlayan meslekleri, https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ebru-dogdu/2030un-yildizi-parlayan-meslekleri-42680315.
  10. NTV, (2024), Bu meslekler yok olacak, https://www.ntv.com.tr/galeri/teknoloji/bu-meslekler-10-yil-icinde-tarih-olacak-2030-yilindan-sonra-yok-olacak-meslekler-belli-oldu,__y3oc6AtUW1IGxSUEz2zw.
  11. Toptalent, (2024), Geleceğin meslekleri nelerdir, https://toptalent.co/gelecegin-meslekleri-nelerdir.
  12. Mentalup, (2023), Geleceğin meslekleri neler olacak, https://www.mentalup.net/blog/gelecegin-meslekleri.
  13. com, (2024), 2030 yılında en çok kazandıracak meslekler açıklandı, https://www.ekonomim.com/foto-galeri/yasam/2030-yilinda-en-cok-kazandiracak-meslekler-aciklandi-galeri-745551.
  14. Ekotürk, (2025), Geleceğin meslekleri belli oldu, https://www.ekoturk.com/haberler/gelecegin-meslekleri-belli-oldu-turkiyede-en-cok-aranacak-meslekler/.
  15. Orginsight, (2025), Geleceğin meslekleri, https://orginsight.co/blog/gelecegin-meslekleri.
  16. Webtekno, (2019), Yalnızca lisans diploması gerektiren ancak 10 yıl içinde yok olacak meslekler, https://www.webtekno.com/10-yil-icinde-yok-olmasi-muhtemel-meslekler-h80406.html.
  17. Endüstri40, (2021), https://endustri40.com/otomasyona-yenik-dusecek-10-meslek/.

İletişim: koc@hedefkoc.com

 

“YENİDEN DEĞERLENDİRME” HAKKI

“YENİDEN DEĞERLENDİRME” HAKKI

Türk vergi hukukunda, mükelleflere sağlanan olağan ve olağanüstü başvuru yolları, hukuka erişim ve adalet ilkelerinin güvencesidir. Olağan başvuru yolları (istinaf, temyiz, karar düzeltme gibi) tükenip karar kesinleştiğinde, olağanüstü başvuru yollarına başvurma imkânı doğar. Bu bağlamda, yargılamanın yenilenmesi (İYUK m. 53), mükellefin “yeniden değerlendirme” talep edebilmesini sağlayan, karar kesinleştikten sonra ortaya çıkan yeni ve önemli olgulara — sınırlı sebepler bağlamında — müdahale imkânıdır. Bu yazı, yargılamanın yenilenmesi hakkını kavramsal olarak açıklamak, süreç ve gerekçelerini ortaya koymak ve somut bir vergi hukuku örneği üzerinden somutlaştırmak amacıyla hazırlanmıştır.

Hukuki Dayanak ve Başvuru Yolu Türleri

  • Olağan başvuru yolları: İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 45, 46 ve 54. maddelerinde düzenlenmiştir (istinaf, temyiz, karar düzeltme).
  • Olağanüstü başvuru yollarından biri olan “yargılamanın yenilenmesi” ise İYUK m. 53’te yer almaktadır. Ayrıca, kanun yararına temyiz de olağanüstü yollardandır

 

Yeniden Değerlendirme Sebepleri

İYUK m. 53/1’de sayılan şartlar (tahdidi olarak) şunlardır:

  1. Yargılamada mevcut olmayan, ancak karar sürecini değiştirebilecek yeni bir belgeye ulaşılması.
  2. Karara esas alınan belgenin sahte olduğunun tespiti.
  3. Kararda esas alınan hükmün, sonradan kaldırılması (örneğin bozma).
  4. Bilirkişinin kasıtlı olarak gerçeğe aykırı rapor hazırlaması.
  5. Hile veya yanıltıcı davranış sonucunda karar verilmesi.
  6. Vekil olmayan kişinin yargılama sürecine katılması.
  7. Hüküm veremez hâkimin (yargılamaya katılması gerekirken görevinden çekinmesi gereken bir hâkimin) karar vermesi.
  8. Birbirine aykırı — çelişkili — kesinleşmiş iki karar olması.
  9. Kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından insan haklarına aykırı bulunması ve bu konuda kesinleşmiş bir yargı kararı ya da AİHM kararının varlığı.

Bu sebeplerin dışında herhangi bir gerekçeye dayanmak mümkün değildir; kıyasla genişletilemez.

Yargılamanın yenilenmesi talebi için öngörülen süreler şunlardır (İYUK m. 53/3):

  • 10 yıl: (h) bendindeki çelişkili karar durumuna ilişkin.
  • 1 yıl: AİHM kararının kesinleşmesinden itibaren.
  • 60 gün: Diğer nedenler için (yeni belge, sahte belge, vs.).

Süre hesaplaması, sebebin mükellef açısından gerçekleştiği günün ertesi gün başlar.

Yargılama yenilenmesi istemi, kararı veren mahkemeye yapılmalıdır.
Örneğin; vergi mahkemesi kararları için o mahkemeye, Danıştay temyiz kararları için ilgili daireye başvuru yapılır. “Yeniden Değerlendirme Hakkı” kavramı, vergi hukuku ve muhasebe sisteminde cezai işlemlerle doğrudan ilgili değil, fakat dolaylı etkileri vardır.

Hedef Koç Danışmanlık şirketi olarak 32 yıllık tecrübemiz ile sektörel çözümler sunmaya ve danışmanlık hizmetleri sunmaya devam ediyoruz. Tecrübeli kadromuz ile şirketinizin belgelendirme, danışmanlık, hukuki çözümler ve daha bir çok profesyonel alanda işbirliklerimiz devam etmektedir. Hizmetlerimize www.hedefkoc.com web adresimizden ulaşabilir ve danışmanlık taleplerinizi bize iletebilirsiniz.

Türk vergi hukukunda mükelleflere tanınan “yeniden değerlendirme” hakkı, İYUK m. 53 kapsamında düzenlenen olağanüstü ve sınırlı bir kanun yoludur. Bu yol, mükellefin kesin hüküm karşısında yeni ve önemli deliller, hileli süreçler veya çelişkili karar örnekleri gibi durumlarla yeniden değerlendirme talep edebilmesini sağlar. Mevzuatta öngörülen net sebepler dahilinde ve süreler içinde başvuru yapıldığında bu başvuru haklı görülerek yargılamanın yenilenmesi mümkün hale gelir.

Teşvik ve Hibe Destekleri Uzmanı / Bilirkişi

Mert Özaydın  https://hedefkoc.com/mert-ozaydin/

 

 

Yapay Zekâda Sosyal Medya Kullanımı – Yağmur Alpay

Sosyal medya, günümüzün en etkili iletişim ve etkileşim alanlarından biri haline gelmiştir. Bu platformların hızlı gelişimi, yapay zekâ teknolojileriyle birleştiğinde kullanıcı deneyimini köklü biçimde dönüştürmektedir. İçerik üretiminden güvenliğe, müşteri hizmetlerinden veri analizine kadar pek çok noktada yapay zekâ, sosyal medyanın dinamiklerini yeniden şekillendirmektedir.

Algoritmalar, kullanıcıların davranışlarını inceleyerek kişiselleştirilmiş içerikler sunar. TikTok’un “For You Page” bölümü ya da Instagram’ın keşfet sekmesi, bu tür öneri sistemlerinin en bilinen örnekleridir. Yapay zekâ yalnızca içerik sunmakla kalmaz; aynı zamanda içerik üretiminde de rol oynar. Otomatik yazım araçları, görsel üretim modelleri ve video düzenleme yazılımları sayesinde markalar daha hızlı ve düşük maliyetle içerik üretebilmektedir.

Sosyal medya aynı zamanda devasa bir veri havuzudur. Yapay zekâ, bu verileri analiz ederek kullanıcıların eğilimlerini, duygularını ve ilgi alanlarını ortaya çıkarabilir. Şirketler bu analizleri pazarlama stratejilerinde, kriz yönetiminde ya da müşteri ilişkilerinde etkin bir şekilde kullanmaktadır. Öte yandan, sahte hesapların ve dezenformasyonun artması, yapay zekânın güvenlik tarafındaki rolünü de önemli kılar. Bot hesapların tespiti, sahte haberlerin işaretlenmesi ve spam içeriklerin filtrelenmesi, algoritmalar sayesinde mümkün hale gelmektedir.

Markaların müşteri hizmetlerinde kullandığı sohbet botları da sosyal medyadaki yapay zekâ uygulamalarının en somut örneklerindendir. Bu sistemler, kullanıcılara hızlı yanıt vererek hem memnuniyeti artırır hem de insan gücü ihtiyacını azaltır. Ancak her şey avantajlı değildir. Kullanıcı verilerinin toplanması mahremiyet sorunlarını gündeme getirirken, algoritmalardaki yanlılıklar yanlış yönlendirmelere sebep olabilir. Ayrıca kişiselleştirilmiş içerikler, sosyal medya bağımlılığını tetikleme riski taşır.

Gelecekte yapay zekânın sosyal medya üzerindeki etkisi daha da derinleşecektir. Artırılmış gerçeklik, metaverse ve yapay zekâ destekli sanal karakterler, etkileşimin yeni boyutlarını oluşturacaktır. Bu dönüşüm sürecinde teknolojinin sunduğu imkânlardan yararlanırken etik çerçevelerin ve yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi, adil ve güvenli bir dijital ortam için kritik öneme sahiptir.

Yağmur Alpay

İletişim: koc@hedefkoc.com

 

Sosyal Medya Nedir? Pazarlama ve Kullanım Alanları – Yağmur Alpay

Sosyal Medyanın Tanımı

Sosyal medya, kullanıcıların çevrimiçi platformlar aracılığıyla içerik üretmesine, paylaşmasına ve etkileşim kurmasına imkân tanıyan dijital ağlardır. Geleneksel medyadan en büyük farkı, tek yönlü iletişim yerine çift yönlü hatta çok yönlü bir etkileşim sunmasıdır. Kullanıcılar yalnızca bilgi tüketicisi değil, aynı zamanda üretici konumundadır.

Sosyal medya; bireylerin, kurumların ve markaların görünürlüklerini artırdığı, topluluklar oluşturduğu ve fikirlerin hızla yayıldığı bir dijital ekosistemdir.

Sosyal Medya ve Pazarlama

Pazarlama açısından sosyal medya, günümüzde en güçlü iletişim ve marka tanıtım araçlarından biridir. İşletmeler, markalarını geniş kitlelere duyurmak, müşteri ilişkilerini geliştirmek ve satışlarını artırmak için sosyal medya ağlarını aktif biçimde kullanmaktadır.

Pazarlamanın Yapıldığı Başlıca Sosyal Medya Ağları

  1. Facebook – Geniş kullanıcı kitlesiyle hedefleme imkânı sunar; reklam kampanyaları, marka bilinirliği çalışmaları için idealdir.
  2. Instagram – Görsel ağırlıklı yapısıyla özellikle moda, kozmetik, yeme-içme ve yaşam tarzı markaları için etkili bir platformdur.
  3. Twitter (X) – Anlık gündem takibi ve hızlı iletişim için uygundur; marka iletişimi, müşteri desteği ve kriz yönetimi açısından önemlidir.
  4. LinkedIn – İş dünyası ve profesyonel ağların öne çıktığı platformdur; B2B pazarlama, kurumsal iletişim ve işveren markası yönetimi için kullanılır.
  5. YouTube – Video içerikleri sayesinde ürün tanıtımları, eğitim içerikleri ve marka hikâyeleri için güçlü bir mecra sunar.
  6. TikTok – Kısa ve eğlenceli videolarıyla özellikle genç kitleye ulaşmada etkilidir; viral pazarlama ve trend odaklı stratejiler için tercih edilir.
  7. Pinterest – Görsel arama ve ilham alma odaklıdır; dekorasyon, moda, sanat ve gastronomi gibi sektörlerde etkili pazarlama fırsatları barındırır.

Sosyal Medya Ağlarının Genel Kullanım Alanları

Sosyal medya yalnızca pazarlama için değil, birçok farklı alanda kullanılmaktadır:

  • İletişim ve Etkileşim: İnsanlar arkadaşları, aileleri ve topluluklarıyla etkileşimde bulunur.
  • Bilgi Paylaşımı: Haberler, makaleler, araştırmalar ve gündem gelişmeleri hızla yayılır.
  • Eğitim: Online kurslar, eğitim videoları ve akademik içerikler sayesinde bilgiye erişim kolaylaşır.
  • Eğlence: Müzik, video, oyun ve mizahi içerikler kullanıcıları eğlendirir.
  • Aktivizm ve Toplumsal Hareketler: Toplumsal farkındalık, kampanyalar ve sosyal sorumluluk projeleri sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşır.
  • Kariyer ve İş İmkânları: Özellikle LinkedIn gibi platformlarda iş ilanları, profesyonel bağlantılar ve kariyer gelişim fırsatları öne çıkar.
  • Kişisel Marka Yönetimi: Bireyler kendi uzmanlık alanlarını, yeteneklerini ve fikirlerini sunarak kişisel imajlarını oluşturabilir.

Sosyal medya, günümüzün en etkili iletişim ve pazarlama araçlarından biridir. Hem bireyler hem de işletmeler için vazgeçilmez bir alan haline gelmiştir. Pazarlama açısından Facebook, Instagram, TikTok, LinkedIn gibi platformlar öne çıkarken, genel kullanımda iletişimden eğitime, eğlenceden toplumsal hareketlere kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.

Doğru stratejilerle kullanıldığında sosyal medya, hem marka değerini yükselten hem de toplumsal iletişimi güçlendiren bir dijital ekosistemdir.

Yağmur Alpay

İletişim: koc@hedefkoc.com

 

Geleceğin İnsan Kaynakları: Stajyer Programlarından Yapay Zeka Destekli Çözümlere – İlkim İşçi

İş dünyasında başarı artık yalnızca doğru ürüne veya hizmete sahip olmakla değil; doğru insanları doğru rollerle buluşturabilmekle mümkün. İnsan kaynakları süreçlerinde fark yaratmak isteyen firmalar için yeni dönemin anahtar kavramları: stajyer programları, yapay zeka destekli öğrenme ve stratejik aday-iş eşleştirmesi.

Stajyer İnsan Kaynakları Çalışmaları: Geleceğe Yatırım

Stajyerler, kurumların gelecekteki yetenek havuzunu oluşturur. Geleneksel stajyer alımlarından farklı olarak biz;

  • Yetkinlik bazlı değerlendirme yöntemleri,
  • Kurum kültürü uyum analizleri

ile firmalara yalnızca iş gücüne katkı sağlayacak değil, aynı zamanda uzun vadeli potansiyeli yüksek adaylar kazandırıyoruz.

Firmaların stajyer gelişim süreçlerini ölçmesini, geri bildirim almasını ve bu deneyimi gelecekteki işe alımlarda stratejik bir veri kaynağına dönüştürmesini sağlıyoruz.

Yapay Zeka Odaklı Öğrenme Platformları: Kişiselleştirilmiş Gelişim

Çalışanların güçlü ve gelişime açık yönlerini analiz eden yapay zeka çözümleri, klasik eğitim anlayışını geride bırakıyor. Biz, danışmanlığını yaptığımız firmalara şu avantajları sunuyoruz:

  • Çalışan bazında kişiselleştirilmiş eğitim planları,
  • Yetkinlik boşluklarını tespit eden raporlar,
  • Gerçek zamanlı ilerleme ölçümleri.

Her çalışan için kariyer hedeflerine göre şekillenen ve otomatik olarak güncellenen eğitim yol haritalarıyla öğrenme deneyimini yeni bir boyuta taşıyoruz.

Doğru Aday – Doğru İş Eşleştirmesi: Stratejik Bir Yaklaşım

“Doğru adayı bulmak” yalnızca özgeçmiş okumak değildir. Yapay zeka destekli yöntemlerle;

  • Adayların motivasyon seviyelerini,
  • Kültürel uyum potansiyellerini,
  • Uzun vadeli katkılarını

ölçerek firmalara sürdürülebilir işe alım çözümleri sunuyoruz.

Adayları yalnızca yetkinlikleriyle değil, kurumların değerleri ve iş yapış biçimiyle olan uyumlarıyla da değerlendirerek işe alım süreçlerini daha isabetli hale getiriyoruz.

Sonuç: İnsan Kaynaklarında Yeni Bir Dönem

 

Stajyer programları, yapay zeka destekli öğrenme platformları ve stratejik aday-iş eşleştirmesiyle firmalara yalnızca bugünün değil, geleceğin iş gücünü de kazandırıyoruz.

 

İlkim İşçi

 

İletişim: koc@hedefkoc.com

Haklı Rekabet Kuralları ve Kanunlar Çerçevesinde ‘Vergiden Kaçınabilirsiniz’ – Hayrettin Özaydın

Vergi kaçırmak; Yasa dışıdır, haksızlıktır, topluma zarar verir. Hem devleti hem de diğer vatandaşları zarara uğratır çünkü kamu hizmetlerinin finansmanını azaltır.

Vergiden kaçınmakYasaldır, kişiye tanınan hakların farkında olmaktır. Yani yasaların sunduğu indirim, istisna ve teşviklerden yararlanarak kendi kazancını korumaktır.

Vergi kaçıran, başkalarının hakkına girer.
Vergiden kaçınan, kendi hakkını kullanır.

Yıllarca rakipleri ile aynı ürünü satıp sonunda büyüme hızında tatmin olamayan firmalar ile çalışmalar yaptık ve gördük ki bilinmesi gereken birçok avantajdan haberleri olmadığı, vermemeleri gereken vergileri devlet istemese de verdikleri ortaya çıktı.

Bu konu bazen de şahıslarda da karşımıza çıkmaktadır.

Devlet, kanun yapıcı ve vergiler ile ayakta durur. Vergi ödenmeyen ülkelerin iflas etmesi çok normaldir. Her vatandaş, gelir vergisi vermek ile yükümlüdür.

Kanun yapıcı bazı vergi çeşitlerinde bağlacı tekrar vergiler koyar ve bunun düzenlemesini karşı tarafın elde ettiği avantajlar ile de duyurur. Vergi kanunlarını her vatandaş bilmek zorundadır. Tüccarlar genelde bu konuları atladıklarından fazla vergi vererek, kazançlarını yatırım yerine devlet vergisi tekrarı olarak öderler.

Burada en etkin unsur; konunun hakimi olan danışmanlar ile çalışma yapılmasında geçmektedir.

Şirketler İçin Vergiden Kaçınma Yolları

  1. Giderleri Belgeli Göstermek
    • İşletme giderleri (kira, maaş, elektrik, ulaşım, temsil vb.) doğru şekilde kaydedilirse vergi matrahı düşer.
  2. Amortisman Ayırmak
    • Makine, araç, ekipman gibi uzun vadeli varlıklar amortismanla gider yazılabilir.
  3. KDV İndirimi / İadesi
    • Alışlarda ödenen KDV’nin satışlardaki KDV’den düşülmesi.
    • İhracatta KDV iadesi alınabilir.
  4. Yatırım Teşvik ve Muafiyetleri
    • Organize sanayi bölgeleri, teknopark, AR-GE merkezleri, serbest bölgeler gibi alanlarda vergi avantajları.
  5. Şirket Türü Seçimi
    • Şahıs işletmesi yerine limited/anonim şirket tercih ederek vergi oranlarını optimize etmek.
  6. Bağış ve Sponsorluk Harcamaları
    • Kanunen indirilebilir bağış ve yardımlar vergiden düşülebilir.
  7. Gelir Erteleme & Gider Öne Çekme
    • Geliri sonraki döneme aktarmak, giderleri bu döneme almak vergi avantajı sağlayabilir.
  8. Zarar Mahsubu
    • Önceki yıllarda oluşan zararlar, sonraki yılların kârından mahsup edilerek vergi yükü azaltılabilir.

Şahıslar İçin Vergiden Kaçınma Yolları

  1. Gelir Vergisi İndirimleri
    • Eğitim, sağlık, sigorta ve BES harcamaları gelir vergisi matrahından düşülebilir.
  2. Kira Geliri İstisnası ve Gider Seçimi
    • Yıllık belli bir tutara kadar (2025 için 47.000 TL) kira geliri vergiden muaftır.
    • Götürü gider (%15) veya gerçek gider yönteminden avantajlı olanı seçilebilir.
  3. Bağış ve Yardımlar
    • Kızılay, Yeşilay gibi kurumlara yapılan bağışlar tamamen indirilir.
  4. Engelli İndirimi
    • Engelli bireyler veya bakmakla yükümlü olduğu engelli yakını olanlar için vergi indirimi vardır.
  5. BES ve Sigorta Avantajları
    • Bireysel emeklilik katkı payı, hayat sigortası primleri vergiden indirilebilir.
  6. Serbest Meslek Kazanç İstisnası
    • Yazar, sanatçı gibi eser sahiplerinin telif gelirleri vergiden istisnadır.
  7. Arızi Kazanç İstisnası
    • Bir defaya mahsus yapılan işler, belli sınırın altındaysa vergiden muaftır.
  8. Küçük Esnaf (Basit Usul) Avantajı
    • Belirli şartlardaki küçük esnaf basit usulde vergilendirilir, daha az vergi öder.

Özetle;

Vergiden kaçınmak = yasal hakları kullanarak vergiyi en aza indirmek.
Bunun için:

  • Şirketler: giderleri belgelendirme, amortisman, KDV, yatırım teşvikleri, zarar mahsubu.
  • Şahıslar: kira istisnası, BES ve sigorta, bağışlar, engelli indirimi, eğitim/sağlık harcamaları.

Vergi veren vergiden tam yararlanmalıdır. Verilen vergiler devlet tarafından çeşitli desteklere de dönüşür bilinç, olmak gerekli devlet destek ve hibeleri takip edilmelidir.

 Devlet Hibe ve Desteklerinin Bilinçli Kullanılmasın önemi yüksektir.

Açılan yurt içi ve yurt dışı birçok destek programı vardır. Uluslararası hibe programlarına her ülke kendi ticari büyüklüğü oranında havuza katkı sağlar ve katılır. Eğer o ülkeden bu hibe programlarına müracaat olmaz ise ülke sadece havuza ödenek koymuş olur ancak destek havuzunda yararlanmamış olur.

Hibe programları takip edilmeli ve amaç için müracaat edilmelidir. Ayrılan amaç dışı kulanım önlenmelidir. Destekler, yatırım, istihdam veya üretim için verilir. Yanlış kullanıldığında hem destek boşa gider, hem de toplumun hakkı ziyan olur.

Hibe ve destekler; sürdürülebilir işletme sağlar. Bilinçli kullanılan hibe, işletmeye kalıcı katkı sağlar. Makine yatırımıyla verimlilik artışı, ya da yeni alan tahsislerinin tahsis edilmesi, üretimi ve depolamayı arttıracaktır.

Devlet destelerinin bir önemli amacı da yeni girişimcilerin önünü açar, kaynaklar gerçekten ihtiyacı olan girişimcilere ulaşır.

Hibe programları verilen vergilerin tam karşılığıdır. İyi ve akıllı kullanılmalıdır. Kullanımda devlet tarafından denetim ve itibar şirket açısından güven teşkil edecektir. Hibeler geri ödenmeyen çok büyük tutarda nakit girdiler sağlayacaktır.  Hibeyi amacına uygun kullanan girişimci, hem devlet karşısında güven kazanır hem de gelecekte yeni desteklere daha kolay erişir.

 

Vergiden kaçınmak nasıl yasal bir hak ise,
Devlet desteklerini bilinçli kullanmak da hem hak hem de topluma karşı sorumluluktur.

Ödediğiniz vergilerden devlet desteği ve hibeleri adı altında her yıl çeşitli kurum ve kuruluşlarca sağlanmaktadır. Türkiye’de hibe ve destek almak isteyen bir girişimci ya da tüccar için en önemli kurumlar: KOSGEB, TÜBİTAK, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı, TKDK, Ticaret Bakanlığı, Kalkınma Ajansları.

Uluslararası kaynaklarda ise AB fonları ve çeşitli amaç için açılan çerçeve hibe programlarıdır.

Devletin sunduğu hibeler ve teşvikler sadece var olmakla fayda sağlamaz, onları takip edip çağrılara katılmak gerekir. Bunlar için ise danışmanlık şirketleri sizin için bu çalışmaları zamanında inceler ve en uygun olana başvuru yapar ve süreçte devamlılık sağlar.

Devlet hibe ve desteklerinin bilinçli kullanılmasının bir ayağı da çağrılara katılım göstermek ve aktif başvuru yapmaktır. Aktif başvurular zaman ve şekil itibarı ile uzmanlık gerektirir ve sürekli kuralları değişken olduğunda takip ve devamlılık ister.

Tüccarların haklı rekabet ortamında çalışma yapmaları vergileri tam ve eksiksiz ancak fazla ödemeden yapmaları, verdikleri vergilerden de olabilecek en yüksek oranda geri fayda sağlamaları fırsatları iyi bilmeleri ile mümkün olacaktır.

 

Hayrettin Özaydın

İletişim: koc@hedefkoc.com

 

 

 

TÜRKİYE VE DÜNYA’DA YAKIN YÖRÜNGE (LEO) UYDULARININ DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ – Cem Bilsel

Giriş

Haberleşme uyduları günümüze kadar telefon haberleşmesinde, televizyon ve radyo programlarının dağıtımında, mobil ve askeri amaçlı haberleşmede, veri haberleşmesinde etkin olarak kullanılmışlardır. Bu özellikleriyle uydu haberleşmesi, insanlar arasındaki ilişkilerin gelişmesine ve farklı kültürlere sahip ülkelerin de birbirleriyle yakınlaşmalarına olanak tanımıştır.

6 Nisan 1965 tarihinde ilk ticari uydu olan INTELSAT uydusunun uzaya fırlatılması ve Yere Eş Zamanlı (Jeosenkron) Yörüngede hizmet vermeye başlamasından bu yana uydu teknolojisi hızla gelişmiş ve insanoğluna yeni ufuklar açmıştır. Bu arada kullanılan fırlatma araçlarının başarıları bu gelişmelere büyük bir ivme kazandırmıştır. Jeosenkron yörüngedeki uyduların geniş bir kapsama alanına sahip olmaları, kolayca yörüngeye yerleştirilebilmeleri ve yerel haberleşme sistemlerinden daha güvenilir olmaları, uydu yoluyla haberleşmenin tercih edilmesindeki en önemli etkenlerden olmuştur.

Karasal sistemlerin Türkiye’nin haberleşme alanında hızla artan gereksinimlerini karşılayamaması sonucunda, tüm haberleşme servislerini içine alacak ve kitlelerin bulundukları coğrafi bölgeden bağımsız olarak bu servislere ulaşmalarını sağlayacak milli uydu haberleşme sistemlerine sahip olunması gerekliliği ortaya çıkmış ve bunun sonucunda TÜRKSAT projesinin tohumları atılmıştır.

Bunun sonucunda da, 1994 yılından günümüze kadar Jeosenkron yörüngede, frekans ve kapsama alanı özelinde Türkiye’ye tahsisli 31, 42 ve 50° Doğu boylamlarında sayısız TÜRKSAT uydusu servise verilmiştir. Ülkemizin uydu serüveni, TÜRKSAT 1,2,3,4 ve 5 serisi uyduların başarıyla servise verilmesi ile duraksamaksızın devam etmiştir. Ve nihayetinde de en son geçtiğimiz yılın son çeyreğinde ülkemizin 4 güzide kuruluşu olan TÜBİTAK Uzay, TUSAŞ, ASELSAN ve C TECH firmalarının işbirliği sonucu tamamen yerli ve milli olarak tasarlanan, üretilen ve testleri gerçekleştirilen TÜRKSAT-6A Uydusu başarıyla uzaya fırlatılarak hizmet vermeye başlamıştır.

Diğer taraftan da, Jeosenkron uydu projelerine paralel olarak, 2000’li yılların başlarında Türkiye’de Yakın Yörüngede ve de özellikle küp uydu alanlarında da çalışmalar başlatılmıştır.

Takvimlerimiz Eylül 2009’u gösterdiğinde, İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilen ülkemizin ilk küp uydusu başarıyla uzaya fırlatılmıştır.

İngiliz SSTL Firmasından sağlanan teknoloji transferi ile o zamanki BİLTEN (şimdiki TÜBİTAK Uzay) tarafından ortak tasarlanan ve geliştirilen Yakın Yörüngedeki BİLSAT Uydusu, Türkiye’nin ilk elektro-optik yer gözlem ve uzaktan algılama uydusu olup, 2003 yılında uzaya gönderilmiştir.

RASAT uydusu ise, tasarımı ve üretimi Türkiye’de gerçekleştirilen ilk yer gözlem uydusudur. Türkiye’nin BiLSAT uydusundan sonra ikinci uzaktan algılama uydusudur.

Daha sonraki yıllarda Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü keşif ve gözlem uyduları olan GÖKTÜRK-2 uydusu TÜBİTAK Uzay ve TUSAŞ işbirliği ile milli olarak tasarlanıp geliştirilmiştir.

Bu uyduları ise GÖKTÜRK-1 ve IMECE uyduları takip etmiştir.

2020’li yıllarda ise PLAN S ve Hello Space firmaları tarafından geliştirilen ve IOT yani Nesnelerin Interneti konseptine uygun yeni Yakın Yörünge uyduları ile Gumush firması tarafından geliştirilen küp uyduların hizmete alındığına tanıklık ettik.

Tüm bu çalışmalar Jeosenkron Yörüngede olsun Yakın Yörüngede olsun, ülkemiz açısından son derece önemli ve kıymetli gelişmelerdir, çünkü her açıdan gelişmiş bir Türkiye’nin uydu ve uzay teknolojileri dahil çağımızın modern imkan ve avantajlarından faydalanması gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir.

Jeosenkron Yörüngeden Yakın Yörüngeye Geçiş Nedenleri ve Yakın Yörünge Uydularının Avantaj ve Dezavantajları

Jeosenkron Yörüngeden Yakın Yörüngeye geçiş nedenlerini birkaç başlıkta inceleyebiliriz:

  1. Hizmet türlerindeki değişim
  2. Uydulara duyulan gereksinimlerdeki artış
  3. Uyduların minyatürleşmesi ile fırlatma aktivitelerinin eskisinden daha kolay olması
  4. Azalan üretim ve fırlatma maliyetleri
  5. Sayısal görev yüklerinin yaygınlaşması
  6. Yönlendirilebilir multi-beam (çoklu ışın) antenlerin geliştirilmesi ve üretilmesi
  7. İleri modülasyon ve kodlama tekniklerinin geliştirilmesi
  8. Frekansların tekrar kullanılabilmesi

Yakın Yörünge Uydularının Jeosenkron Yörünge Uydularına göre avantajlarını aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

  • Jeosenkron Uydulara göre Yakın Yörünge Uyduları çok daha maliyet etkindir.
  • Üretim ve servise alma süreleri çok daha kısadır.
  • Dünyaya daha yakın olmalarından dolayı serbest uzay kaybı oldukça düşüktür ve Latency dediğimiz, haberleşmedeki gecikme süresi daha kısadır.
  • Yüksek bant genişliği ve dolayısıyla yüksek veri hızına olanak tanımaktadır.
  • Dar kapsama alanına sahip olduğu ve uydu dünyanın dönüş hızından daha hızlı döndüğü için karıştırma ve elektronik harbe karşı daha dayanıklıdır.
  • Rafta Hazır Ürünlerin/Malzemelerin yaygınlaşmasının malzemelere erişim kolaylığı getirmesi sonucunda da teknolojiye daha hızlı ayak uydurabilmektedir.
  • Konumu itibarıyla erişim olanaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde M2M (Makinadan Makinaya) iletişim ve IOT dediğimiz Nesnelerin Interneti ihtiyacı için yakın yörünge uydularının kullanılması kolaylık sağlamaktadır.

Tüm bu avantajlarından dolayı da, Yakın Yörünge, uydu haberleşme pazarında yükselen bir eğilim olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ama bu yörüngenin sunduğu avantajlar yanında aşağıda listelenen dezavantajları da bulunmaktadır:

  • Kesintisiz bir haberleşmenin sağlanabilmesi için çok sayıda uydu gerekmektedir.
  • Servis ömürleri çok daha kısadır.
  • Uydular hareketli olduğundan, yerdeki terminallerin, platformların ve uydu kontrol sistemlerinin uydu takip sistemlerinin çok hassas ve hızlı olması gerekmektedir.
  • Yine kesintisiz bir trafik için çok sayıda ağ geçidine ve/veya uydular arası veri bağına ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Uydu sayısının çokluğundan dolayı da, şüphesiz ki işletme zorluğu bulunmaktadır.

Yakın Yörünge Uydularının Kullanım Alanları

  • Sınır gözetimi
  • Tarım alanlarının ve tarımsal ürünlerin gözlemlenmesi
  • Ortam ve iklim değişikliklerinin izlenmesi
  • Sel, deprem, yangın vs doğal afetlerin yönetimi
  • Şehir planlaması
  • İstihbarat
  • Geniş bant internet hizmetleri
  • Mobil iletişim
  • Nesnelerin İnterneti
  • Derin uzay uygulamaları

Yakın Yörüngede hizmet veren uydulardan bahsederken, günümüzde çok yaygın bir kullanım alanına sahip küp uyduları da görmezden gelemeyiz. Küp uyduların başlıca 4 adet ana kullanım alanı vardır:

  • Teknoloji gösterimi

Uzayın zorlu ortamı gerçek ve doğal bir test ortamıdır. Küp uydular, uzayda hizmete alınması düşünülen yeni sistem, alt sistem, ekipman ve malzemelerin test edilmesine ve bunların karmaşık bir uzay görevine entegre edilmeye hazır olup olmadıklarının doğrulanmasına yardımcı olabilir. Mesela bir küp uydu, yeni bir termal görüntüleme kamerasının performansını, alınan görüntülerin kalitesini ve cihazın genel güvenilirliğini değerlendirmek üzere kullanılabilir.

 

  • Bilimsel çalışmalar

Küp uydular, bilimsel bir deney yapmak veya uzaydan ölçüm almak için küçük bilimsel aletler taşıyabilir. Mesela, küp uydulara yerleştirilecek bir sensör (algılayıcı) deprem tespitini iyileştirmek amacıyla manyetik alan üzerindeki dalgalanmaları daha iyi anlamak ve tahmin etmek için bilgi toplayabilir.

 

  • Eğitim projeleri

Küp uydular, öğrencilere uydu tasarımından, fırlatma ve uydu operasyonlarına kadar uzay görevlerini geliştirmede ve anlamada benzersiz bir uygulamalı deneyim sağlayabilir. Örneğin küp uydular, öğrenciler tarafından, hayvanlara takılan tasmalardan ya da çiplerden yayılan radyo sinyallerini toplayarak, hayvan sürülerinin davranış ve hareketlerini izlemek için kullanılabilir.

 

  • Ticari kullanım

Küp uydular, telekomünikasyon hizmetleri sağlamak veya Dünyadan görüntü almak gibi ticari uygulamalar için de kullanılabilir. Kamerayla donatılmış küp uydu ağına sahip olan bir uydu operatörü, Dünya’nın yüksek çözünürlüklü görüntülerini tarım, şehir planlama veya farklı alanlarda veriye ihtiyaç duyan müşterilerine satabilir.

 

 

 

 

Dünya’da Yakın Yörüngede Hizmet Veren Başlıca Uydu Sistemleri ve Hedef Kitleleri

IRIDIUM

Dünya’daki ilk Yakın Yörünge haberleşme sistemini 1998 yılında servise veren ve bu işin fitilini ateşleyen firmanın Amerikan IRIDIUM Firması olduğunu söyleyebiliriz. IRIDIUM ilk uydusunu teknoloji gösterim amaçlı fırlatmış olup, günümüzde 66’sı aktif ve 14’ü yedek olmak üzere 80 adet Yakın Yörünge takım uydusu işletmektedir.

IRIDIUM Uyduları, el tipi uydu telefonlarından, uydular üzerinden mesajlaşma imkanı sağlayan iletişim cihazlarından ve entegre alıcı-vericilerden dünya çapında ses ve veri iletişiminin yanı sıra desteklenen geleneksel cep telefonlarından iki yönlü uydu mesajlaşma hizmeti için kullanılır. Neredeyse kutupsal yörünge ve uydular arası linkler aracılığıyla uydular arasındaki iletişim ve küresel hizmet kullanılabilirliği sağlar.

GLOBALSTAR

Dünya’daki ikinci LEO takım uydu haberleşme sisteminin sahibi ise, IRIDIUM’un rakibi olan Amerikan GLOBALSTAR firmasıdır. GLOBALSTAR, dünyada uydu sektöründeki en büyük oyunculardan LORAL ve QUALCOMM firmaları tarafından ortak girişim firması olarak kurulmuştur. GLOBALSTAR uyduları el tipi uydu telefonlarına ses ve düşük hızlı veri hizmeti vermektedir. GLOBALSTAR takım uydu kümesinde halihazırda 25 Yakın Yörünge Uydusu bulunmaktadır.

GLOBALSTAR demişken, uydu sektöründeki ve özellikle de Yakın Yörünge Uydu sistemleri alanındaki yakın zamandaki en önemli gelişmelerden birisinden bahsetmemek olmaz.

Bu önemli, hatta çok önemli gelişme Apple firmasının, iPhone’lar için uydu sağlayıcısı GLOBALSTAR’a 1.5 milyar dolar yatırım yapmaya karar vermiş olmasıdır. Apple, bu yatırımla sınırlı ağ erişimi olan bölgelerdeki müşterilerine acil durum haberleşmesi için uydu tabanlı bağlantı sağlamayı hedeflemektedir.

GLOBALSTAR ve Apple arasındaki, uydu altyapısı için finansman içeren bu ortaklık, Apple’ın iPhone kullanıcılarına sunulan uydu hizmetlerinin kapsamını genişletmek için stratejik bir hamle yaptığını göstermektedir.

TELESAT

Dünyaya Yakın Yörüngede hizmet veren diğer önemli bir aktör ise Kanada’lı TELESAT firmasıdır. TELESAT Firması, Telesat Lightspeed projesi ile, yerdeki veri ağlarıyla kesintisiz bir şekilde entegre olan, son teknoloji ürünü ve hepsi uydular arası linklerle aynen bir örümcek ağı gibi birbirine bağlı 198 Yakın Yörünge Uydusundan oluşacak son derece yenilikçi bir küresel ağ geliştirmeyi hedeflemektedir.

TELESAT Lightspeed Uydu Şebekesi, günümüzün Jeosenkron uydularından yaklaşık 20 kat daha hızlı o ve fiber ağlarla aynı düzeyde olacaktır. TELESAT Lightspeed Şebekesinin en önemli özelliklerinden bir tanesi ise, akıllı ağ sayesinde, bant genişliğini nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bölgelere veya havaalanı merkezleri gibi yüksek trafik talebi olan alanlara dinamik olarak tahsis edebilecek olmasıdır.

Rivada Space Networks

Bu alandaki diğer bir oyuncu ise merkezi Almanya’da bulunan Rivada Space Networks Firmasıdır. Rivada ilk ve tek, küresel ve her yerde mevcut iletişim ağını sunmak üzere tasarlanan ve Yakın Yörünge Uyduları üzerinden hizmet verecek OuterNET projesinin lansmanını duyurmuştur. OuterNET ile dünya üzerinde ilk kez gerçek zamanlı küresel kablosuz bağlantı sağlanmış olacaktır.

600 uydudan oluşacak OuterNET takım uyduları, uydular arası lazer bağlantılarıyla desteklenecek ve uzay boşluğunda uyumlu bir küresel ağ oluşturacak uçtan uca bir küresel kapsama sunmayı vaat etmektedir. Rivada yapmış olduğu anlaşmalarla, an itibarıyla 33 ülkeye hizmet vermeyi garanti altına almıştır.

Sistem, verilerin ağ içinde güvenli ve verimli bir şekilde iletilmesini sağlamak için her bir uydunun dört adet yüksek hızlı optik uydular arası bağlantıya ve gelişmiş yönlendirme teknolojisine sahip olmasıyla yerden uzaya iletişimi kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Bu mimari ile Rivada firması, her yerdeki kullanıcılar için olağanüstü güvenlik, hız ve düşük gecikme süresini garanti etmektedir.

AST SpaceMobile

2023 yılında Amerikan AST SpaceMobile, uyduyu kullanarak, modifiye edilmemiş Samsung Galaxy S22 ve Apple iPhone akıllı telefonlarıyla dünyanın ilk uzay tabanlı iki yönlü telefon görüşmesini gerçekleştirmiştir. Bu ilk çağrı, AT&T 2G hücresel frekans spektrumu kullanılarak Teksas’tan Japonya’ya yapılmıştır. Şirket ayrıca kendisine ait test uydusu olan BlueWalker 3’ü kullanarak uzaydaki bir uydudan doğrudan akıllı telefonlara ilk 4G ve 5G bağlantısını gerçekleştirmiş ve 21 Mbit/s gibi yüksek indirme hızına ulaşmıştır. AST, bugüne kadar BlueBird adıyla adlandırdığı 5 adet uyduyu uzaya fırlatmıştır.

AST SpaceMobile, herhangi bir ek donanıma ihtiyaç duymadan standart akıllı telefonlara doğrudan bağlanan, uzay tabanlı bir hücresel geniş bant ağ geliştirmektedir. Bunu sağlamak için de, teknolojilerini mevcut cep telefonlarıyla uyumlu olacak şekilde tasarlamakta ve bağlantı sağlamak için Yakın Yörüngedeki Uydulardan yararlanmaktadır.

Starlink

Starlink Amerikan uydu şirketi ise, SpaceX tarafından uydu interneti erişimi sağlamak üzere inşa edilmiş bir uydu internet kümesidir. Starlink uyduları, yer istasyonları ile birlikte çalışan ve seri olarak üretilen binlerce küçük uydudan oluşmaktadır. Halihazırda 8000’in üzerinde Starlink Uydusu Yakın Yörüngede dolanmaktadır.

Starlink, yüksek hızlı internet sağlamak için Yakın Yörünge Uydularından oluşan bir takım uydu kümesi kullanmaktadır, ancak kullanıcılar internete bağlamak için özel bir uydu anteni (“Starlink Dish” olarak bilinir) ve bir Wi-Fi yönlendiricisine  gereksinim duymaktadırlar. Bu, Starlink’in akıllı telefonlara veya standart mobil cihazlara doğrudan bağlanmadığı, ancak geleneksel İSS’lere benzer bir internet hizmeti sağladığı anlamına gelir.

Starlink, öncelikle geniş bant hizmetlerinin zayıf olduğu veya hiç olmadığı bölgelerdeki kullanıcıları hedefleyen bir geniş bant internet servis sağlayıcısıdır. Buna kırsal ve uzak toplulukların yanı sıra taşınabilir veya şebekeden bağımsız internet çözümlerine ihtiyaç duyan kullanıcılar da dahildir.

EUTELSAT OneWeb

EUTELSAT Gruba bağlı OneWeb, Dünya yüzeyini 1.200 km yukarıdan izleyen kutupsal yörüngelerde hizmet veren 648 uydudan oluşan dinamik bir ağdır.

OneWeb, Starlinkin rakibi olmakla birlikte, pazarı öncelikli olarak Starlink’in hedeflediği bireysel yerel müşteriler yerine, savunma sanayi dahil olmak üzere işletmeler, hükümetler, telefon şebekesi operatörleri ve topluluk kümelerine yöneliktir.

OneWeb geçtiğimiz yıl, Kazakistan’daki yolcu trenlerine yüksek hızlı ve düşük gecikmeli internet servisi sağlamak üzere Kazakistan’ın Ulusal Demiryolu şirketiyle de anlaşma imzalamıştır.

Project Kuiper

Yine aynı şekilde, EUTELSAT OneWeb benzeri genişbant internet hizmeti vermek amacıyla Amazon tarafından kurulan Project Kuiper oluşumu bulunmaktadır. Kuiper Projesi, Yakın Yörüngede 3.000’den fazla uydudan oluşan bir takım uydu aracılığıyla küresel geniş bant erişimini artırmayı amaçlayan bir girişimdir.

Çoklu Yörünge Stratejisi

Yakın Yörünge Uydu sistemleri, son derece yüksek veri hızlarında ve düşük maliyetli uydular aracılığıyla hücresel ve tüm dünyaya hizmet verecek şekilde kullanılabildikleri için, daha önce hiç bu düzeyde hizmetin bulunmadığı yerlerde ekonomiye ve devletlere büyük faydalar sağlamaktadır.

Yakın Yörünge Uyduları elbette çok önemli misyonlar üstlenmektedir ve bu yörüngenin çok büyük avantajları bulunmaktadır. Tüm bu özelliklerinden dolayı da uzayda şüphesiz ki oyunun kurallarının belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Ama artık öyle bir noktaya geldik ki uzay yarışlarında,  tek başına uzayda varlığını sürdürebilmek, uzayda kendini kanıtlamış ülkelerle rekabet edebilmek ve bu yarışta ben de varım diyebilmek için Yakın Yörünge ötesi çözümler geliştirmek ve farklı yörünge seçeneklerini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Farklı yörünge stratejisi aslında mevcut yörüngelerden farklı bir yörünge bulup, bu yörüngede uyduları işletmek değil. Mevcut yörüngeleri birlikte kullanmak demek. Aslında farklı yörünge stratejisi yerine Çoklu Yörünge Stratejisi demek daha doğru olacaktır.

Şu anda uyduların servis verdiği 3 ana yörünge var: Jeosenkron Yörünge, Yakın Yörünge ve Orta Dünya Yörüngesi. Her yörüngenin kendine özgü avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Veri hızı, bant genişliği, güvenlik, güvenilirlik, ekipmanların bulunabilirliği ve maliyet kriterleri açısından 3 yörüngeyi değerlendirdiğimizde, hiçbir yörüngenin tüm bu saydığımız kriterler açısından diğerlerine bir üstünlüğü bulunmamaktadır. Bir kriterde bir yörünge baskın gelirken, diğer bir kriterde diğer yörüngeler baskın gelebilmektedir.

Bu nedenle, söz konusu 3 yörüngenin tek başlarına kullanılması durumunda ortaya çıkan dezavantajları bertaraf etmek için, 3 yörüngenin aynı anda kullanılacağı bir uydu işletme stratejisi mevcut dezavantajları avantaja çevirecektir. İşte burada bahsetmeye çalıştığımız Çoklu Yörünge Stratejisi 3 yörüngenin aynı anda kullanılmasını içermektedir. Ve bu sayede her yörüngenin kendi içinde getirdiği problemler ve sıkıntılar bu yeni strateji potasında eritilebilecektir.

3 yörüngede hizmet veren uyduları aynı uydu bulutu içerisinde kullanarak savunma, havacılık, denizcilik, enerji vb sektörler ile büyük işletmeler için kesintisiz ve sağlıklı bir iletişim servisi sunmak mümkün olabilecek ve uydu kaynakları daha etkin kullanılabilecektir.

Kritik görev operasyonları için kesintisiz iletişim, uygulamalar için çok yüksek veri hızı ve düşük haberleşme süreleri hedefleniyorsa, havada, karada ve denizde her yerde iletişim sağlanmak isteniyorsa, Çoklu Yörünge Stratejisi en uygun çözüm olacaktır diyebiliriz.

Uydu Sektörünün Geleceği

  • Son iki yıl içerisinde uzaya gönderilen 6 binin üzerindeki uydunun büyük bölümü Yakın Yörüngede hizmet veren uydular olup, günümüzde Yakın Yörünge takım uydu sistemleri genişlemekte ve her geçen gün yeni girişimler karşımıza çıkmaktadır. Özellikle uydu üretimi, fırlatma hizmetleri ve uydular üzerinden sunulan servisler başta olmak üzere tüm sektörün önemli bir değişimle karşı karşıya olduğu görülmektedir.

 

  • Uydu üretim altyapıları büyük ve yüksek kapasiteli uydular ile küçük, düşük maliyetli ve seri üretim mantığı ile üretilen uyduları üretebilecek şekilde çeşitlenecektir.

 

  • Önümüzdeki yıllarda uydu fırlatma firmaları arasındaki rekabet artacaktır. Uydu fırlatma firmaları yük taşıma kapasitelerini artırarak ve maliyetlerini düşürerek, aynı anda çok sayıda uyduyu maliyet etkin biçimde yörüngeye taşıyabilmenin yollarını arayacaklardır.

 

  • Sahip olduğu uydular üzerinden son kullanıcıya servis sunan uydu operatörleri, Çoklu Yörünge Stratejisi ile farklı yörüngelerin avantajlarından yararlanarak hizmetlerini çeşitlendirecekler, bu amaçla geliştirecekleri iş birlikleri ile etki alanlarını güçlendirmeye çalışacaklardır.

 

  • Yine Çoklu Yörünge Stratejisi kullanılarak Jeosenkron yörünge uydularla sağlanan haberleşme servisleri, yakın ve orta irtifa yörünge uydularıyla tamamlanmaya çalışılacaktır. Karasal olmayan bu uzay sistemi, aynı zamanda karasal alt yapıyla da entegre edilerek daha kapsamlı, maliyet etkin ve yüksek performanslı haberleşme ağları kurulabilecektir.

 

  • Uydu start-up firmalarının sayılarının daha da artacağını ve sonuçta da sektörde ciddi bir rekabet ortamının oluşacağını öngörebiliriz. Ama maalesef herkese pastadan pay düşmeyeceği için, maliyet etkin ve yenilikçi çözümlere ve iş modellerine sahip firmaların ayakta kalacağını, sonuçta da çoğu yeni start-up firmasının kapanacağına şahit olacağız diyebiliriz.

 

  • Yakın Yörünge takım uydularının boyutu ve karmaşıklığı, ağ trafiği mühendisliği için önemli yeni zorluklar ortaya çıkarmaktadır. YakınYörünge Uyduları aracılığıyla düşük gecikmeli uydu haberleşme bağlantısı sunan şirketlerin sayısı son zamanlarda inanılmaz derecede artmıştır, ama bu kadar şirketin yakın ya da uzak gelecekte ayakta kalması mümkün olmayacaktır. Müşterilerine en uygun fiyatı ve performansı ve servis çeşitliliği sunabilecek firmalar pazarda kendine yer bulacak, rekabetçi çözümler sunamayan firmalar ise tarihe karışacaklardır. Hatta gelecekte irili ufaklı firmaların büyük firmalarla rekabet edebilmek için güçlerini birleştireceklerine ya da büyük firmaların kendinden daha küçük firmaları bünyelerine katacağına da tanık olabiliriz.

 

  • Mobil servis sağlayıcıları ve uydu hizmeti sağlayıcıları, özellikle ağ kapsamını genişletmek ve müşterilere sunulan hizmetin kalitesini artırmak için yeni iş birlikleri ve ortaklıklar kurmakta olup, kurmaya da devam edeceklerdir.

 

  • Geniş bant internetin bir ihtiyaç haline gelmesi, nesnelerin interneti ve algılayıcı ağlarının da hızla artmasıyla internete veya algılayıcı ağlarına bağlı cihaz sayısında da ciddi bir artış gözleneceğini söyleyebiliriz.

 

İletişim: koc@hdefkoc.com

Türkiye – Suriye Ticaretinde Yeni Ufuklar – Yeni Bir Dönemin Kapıları Açılıyor – Aysel Ölçen Aydıner

Son yıllarda Suriye ile ticaret alanı, büyük ölçüde birkaç ülkenin tekelindeydi. Türkiye, komşuluk avantajına rağmen siyasi koşullar ve uygulanan kısıtlamalar nedeniyle bu fırsatlardan uzak kalmıştı.

Ancak 2025 itibarıyla tablo hızla değişmeye başladı. Türkiye’nin yayımladığı 2025/4 sayılı Genelge ile Suriye’ye yönelik ihracat, ithalat ve transit kısıtlamaları kaldırıldı. Aynı zamanda Suriye yönetimi, yaklaşık 2.000 kalemdeki ithalat yasağını kaldırarak ve tek tip gümrük rejimi getirerek ticareti hızlandıracak önemli adımlar attı.

Bu gelişmeler yalnızca iki ülkenin ticari ilişkilerinin normalleşmesi değil; aynı zamanda yıllardır başka ülkelerin yön verdiği bir pazarın Türkiye için yeniden erişilebilir hale gelmesi anlamına geliyor.

 

Politik Zemin ve Ekonomik Fırsatlar

Türkiye ile Suriye arasında yeniden kurulan diplomatik diyalog, ticari ilişkilerde güven ortamının yeniden tesis edilmesine imkân tanıyor. Uzun yıllar boyunca siyasi gerginlikler ve çeşitli kısıtlamalar nedeniyle iki ülke arasında ticaretin önü kapalıydı. Bugün ise atılan karşılıklı adımlar sayesinde iş dünyasında yeniden umut doğmuş durumda. Bu ortam, yalnızca devletler arasındaki ilişkilerle sınırlı kalmıyor, özel sektör temsilcilerinin de daha cesur ve girişimci bir şekilde yeni projelere yönelmesine zemin hazırlıyor.

Türkiye’nin jeopolitik konumu da bu süreci destekleyen en önemli unsurlardan biri. Avrupa ile Asya arasında doğal bir köprü olan Türkiye, Suriye üzerinden Orta Doğu’ya açılan en kısa ve güvenli güzergâhı sunuyor. Bu avantaj, yalnızca Suriye pazarına değil, aynı zamanda Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika’ya erişimde de Türk iş insanlarına ciddi bir rekabet üstünlüğü sağlıyor. Bölgesel tedarik zincirlerinin yeniden şekillendiği bu dönemde Türkiye, hem maliyet hem de lojistik verimlilik açısından güçlü bir merkez olma şansına sahip.

Ayrıca ithalat yasaklarının kaldırılması ve gümrük vergilerinde yapılan indirimler, ticaretin önündeki pratik engelleri azaltarak daha geniş bir ürün yelpazesinde iş fırsatları doğuruyor. Askıya alınan Serbest Ticaret Anlaşması’nın yeniden canlandırılması yönünde başlayan görüşmeler de orta vadede maliyetleri düşürerek ticaret hacminin hızla büyümesini sağlayabilir.

 

JETCO Anlaşmasının İmzalanması – 5 Ağustos 2025

Bu sürece yön veren en önemli gelişmelerden biri, 5 Ağustos 2025 tarihinde Ankara’da gerçekleşti. Türkiye Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve Suriye Ekonomi ve Sanayi Bakanı Nidal Eş-Şa’ar bir araya gelerek, iki ülke arasında, Ortak Ekonomi ve Ticaret Komitesi (JETCO) anlaşmasını imzaladıklarını açıkladılar.

Bu anlaşma, iki ülke arasında yalnızca mevcut ticaretin önünü açmakla kalmıyor, aynı zamanda uzun vadeli kurumsal işbirliğinin de temelini atıyor. JETCO sayesinde düzenli toplantılar yapılacak, ticarette karşılaşılan sorunlar ortak masada çözülecek ve sektörler arası işbirliği projeleri geliştirilecek. Bu da iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin artık günübirlik düzenlemelerden çıkıp, sürdürülebilir ve öngörülebilir bir zemine oturmasını sağlayacak.

Türkiye açısından bakıldığında, bu anlaşma başka ülkelerin uzun süredir elinde tuttuğu ekonomik fırsatların yeniden değerlendirilmesi anlamına geliyor. Jeopolitik ve kültürel yakınlıkla birleşen bu yeni kurumsal çerçeve, Türkiye’yi bölgedeki en güçlü aktörlerden biri haline getirme potansiyeli taşıyor.

Finansal Dönüşüm ve Güven Ortamı

Ticaretin canlanması için finansal altyapı kritik önem taşır. Bu noktada Suriye’deki bankacılık sisteminde yaşanan gelişmeler umut vericidir:

  • Uluslararası Entegrasyon: Haziran 2025 itibarıyla Suriye finansal kurumlarının uluslararası yaptırım listesinden çıkarılması ve SWIFT üzerinden ilk para transferlerinin gerçekleşmesi, yabancı bankalarla yeniden ilişki kurulmasının önünü açmıştır.
  • Türk Bankalarının Hazırlığı: Türk bankalarının Suriye’de temsilcilik ofisleri açma ve muhabirlik ilişkileri kurma hazırlıkları, ticari akışı daha güvenli ve şeffaf bir zemine taşıyacaktır.

Bu gelişmeler, ticari alacakların tahsilatına yönelik riskleri azaltarak iş insanları için daha sağlam bir finansal çevre yaratmaktadır.

 

Hukuki Perspektif

Yeni süreç beraberinde hem fırsat hem de riskler getiriyor. İki ülke arasındaki ticarette artık eşit muamele ilkesi geçerli olacak ve işlemler diğer ülkelere uygulanan genel kurallara tabi olacak. Transit taşımacılıkta metal hurda hariç tüm mallarda serbestlik sağlanırken, güvenlik gerekçeleriyle izinlerin her an geri çekilebileceği ihtimali göz ardı edilmemeli.

Bu nedenle yapılacak ticari işbirliklerinde, sözleşmelere mutlaka mücbir sebep, yaptırım ve izin iptali gibi durumları kapsayan ayrıntılı hükümler eklenmesi önem taşıyor. JETCO anlaşması, devletlerarası düzeyde kurumsal bir mekanizma getirerek ticari uyuşmazlıklarda öngörülebilirliği artırsa da, özel sektörün kendisini güvence altına alması kritik bir gereklilik olmaya devam ediyor.

 

Sonuç ve Değerlendirme

Türkiye–Suriye hattında açılan yeni dönem, iş dünyası için tarihi bir fırsat niteliği taşıyor. Ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, gümrüklerin sadeleşmesi, JETCO anlaşmasıyla kurumsal bir işbirliği zemininin oluşması ve bankacılık sisteminde atılan entegrasyon adımları; Türk şirketlerine yalnızca Suriye pazarında değil, tüm Orta Doğu coğrafyasında avantajlı bir konum elde etme imkânı sunuyor.

Önümüzdeki süreçte lojistikten enerjiye, telekomünikasyondan finansal hizmetlere kadar birçok sektörde yeni yatırım ve ortaklık fırsatları doğması bekleniyor. Bu fırsatların doğru yönetilmesi, iş dünyasına kısa vadeli kazançların ötesinde uzun vadeli stratejik değerler katabilir.

Bununla birlikte, her büyük fırsat gibi bu sürecin de belirsizlik ve risklerle iç içe olduğu unutulmamalı. Güvenlik temelli düzenlemeler, bankacılık sistemindeki kırılganlıklar ve ticari izinlerin değişkenliği; iş insanlarının yol haritalarında dikkatle ele alınması gereken başlıklar olarak karşımıza çıkıyor.

Tam da bu noktada, ticari vizyonu destekleyecek sağlam bir hukuki çerçeve hayati önem taşıyor. Çünkü doğru hukuki planlama, yalnızca riskleri bertaraf etmekle kalmaz; aynı zamanda fırsatların kalıcı, güvenli ve sürdürülebilir kazanca dönüşmesini sağlar.

 

Aysel Ölçen Aydıner

Avukat-Arabulucu

 

İletişim: koc@hedefkoc.com

 

VSAT ACİL ÇÖZÜM PLANLARI – Orhan Ener

VSAT konusundaki bilgi ve tecrübelerimi bilenlerin genelde bana sorusu şu olur. “fiber ve dsl gibi kolay ve ucuz çözümler varken neden Uydu İnternet (VSAT) kullanmalıyım?” Benim ise bu soruya yanıtım “Bilgi güvenliği konusunda daha iyi bir çözüm yok ve ideal acil durum yedek çözümüdür” olur. Yine devamında “Bana elektriği verin size dağ başında veya (yeni şekliyle) karada, havada ve denizde istediğiniz yerde interneti getirebilirim” diye tarif ederim bu işin yapısını.

Karavanla seyahat ediyorsunuz ama GSM hatlarının çalışmadığı noktalarda internet gereksinimizin, karşılanmasında, Canlı yayın araçlarının haberleşmesinde, Uçakta kendi telefonunuzu kapatmak durumundasınız, ve uçaktaki telefon sistemi ile görüşme yaptığınızda, hareket halinde olan bir geminin okyanus ortasında internet erişiminde, GSM hatlarının çekmediği ücra bir köşedeki maden ocağında, yine denizin ortasındaki balık çiftliğindeki haberleşmede, Afet durumunda veya karasal haberleşmenin zarar görebileceği durumlarda yedek olarak uydu interneti/haberleşmesi kullanmak zorundasınız.

İki önemli konudan söz ettik yukarıda. Birincisi elektronik ünitelerin çalışması için gereken elektriğin olması, diğeri ise artık günümüzün olmazsa olmazı internetin sağlanabilmesi. Kablolu, mikrodalga ve 4G/5G modemler ile internete bağlanmak daha kolay ve görece ucuz olan yöntemlerdi. Uydu internet (diğer bildiğimiz adı ile VSAT) ise daha pahalı, erişim ve kurulum şartları zor olan bir yöntemdi. Önceleri yalnızca zorunlu durumlarda ve diğer yöntemlerin ulaşamadığı noktalarda tercih edilen bu iletişim, şimdi diğer avantajları nedeniyle daha yaygın hale geliyor.

En önemli avantajlardan bir tanesi ise bilgi güvenliği. Diğer yöntemlerde herkesin ulaşabildiği ara bağlantı (hub) noktaları nedeniyle bilgi güvenliği tehlike arz edebiliyor. Basitçe şöyle açıklayabiliriz. Kablo ile iletişimde sınırlar var ve arada bağlantı noktaları olmak durumunda. Ankara’dan çıkan bir bilgi Bolu, Düzce, Sakarya, İzmit ara bağlantı noktalarını geçtikten sonra İstanbul’a ulaşmak zorunda. Yine bu bilgilere ulaşabilmek açık kaynaklar nedeniyle daha kolay durumda. Şöyle açıklayayım. Yalnızca bir bölgeden geçtiniz ve telefonunuza onlarca istenmeyen mesaj gelmeye başlıyor. Bu yeterince korunmayan, yada korunmak istenmeyen bir GSM şebekesinin sonucudur ve siz sürekli seyahat ettiğiniz için bunun nerede gerçekleştiğini kanıtlayamazsınız. Sizin numaranız istenmeyen birinin eline geçmiştir ve dilediği gibi kullanabilir. Size sürekli değiştirdiği bir numaradan mesaj yollayabilir yada arayabilir. Siz ancak her yeni numarayı engelleme listesine alarak kontrol edebilirsiniz. Ama bir şubenin yalnızca uydu kullanarak,(karşılıklı) yine aynı uydudan ulaşılan merkezdeki bilgilere ulaşması (İntranet) sistemin çok daha korunaklı olmasını sağlıyor. Bu durumda bilgiye ulaşmak için ya içeride olacaksınız, yada uyduya erişiminiz olacak ki bilgiye ulaşabilesiniz. Uyduya ulaşabilmek için elinizdeki cihazın bazı bilgilerinin (MAC adres bilgileri gibi, internete ulaşacak her cihaz kendine özel ve değiştirilemeyen bir MAC adrese sahiptir ve erişim yalnızca sizin ‘istenmeyen numaralar yerine’ izin verdiğiniz cihazlar ile kontrol edilebilir) tanımlanmış, bilgilerin şifrelenmiş ve kontrollü olduğunu düşünün. Sizden başkası ulaşamaz ve bilgileri kullanamaz. Bu durum ise paha biçilemez bir güvenlik ağı oluşturuyor.

Bu günkü şartlarda VSAT uygulamaları Starlink uyduları (ve takip eden diğerleri) gibi hem hızı artırılmış, hemde peynir ekmek gibi satılır hale gelmiş durumdadır. Kurulum elemanlarının hafiflemesi, ucuzlaması, kurulumun kolaylaşması gibi etkenler bunun nedeni gösterilebilir. Sektörün eksiklikleri çok henüz. Yine daha önceki firmalar servis konusunda yetkin idiler ve çözüm üretilebiliyordu. Starlink bu konuda yeterli servis ağına sahip değil. Yine önemli bir konu, bu firmada uzun süreli bir servis kesintisi yaşandı kısa bir zaman önce. Neden ve nasıl olduğu henüz açıklanamadı. Bu ise bizlere yedek uygulamasının önemini bir kez daha hatırlattı.

Şimdi bir kaç değişik konuda örnekler vermek istiyorum.

İki gündür çöldesiniz ve çok susamış durumdasınız. Çölden çıkıyorsunuz ve ilk su bulabileceğiniz dükkana girdiniz. Suyu aldınız ama parasını ödemeden suyun kapağını açamıyorsunuz ve kasaya geldiğinizde farkettiniz ki cüzdanınız yanınızda değil. Bu durum dada suyu satın alamıyorsunuz. Bunu karşılaştıralım. Kablolu sistem çökmüş durumda. Sizin Yedek uydu sisteminiz elinizde ama kurulum yapacak, bu işi bilen kimseniz yok.

Dünya’yı kurtaracak araçtasınız. Bir saatlik daha yolunuz var ama baktınız yakıtınız bitmiş, yolda kaldınız. Hemen koştunuz ve araştırdığınızda yedek tank/depo buldunuz.  Ama kontrol ettiğinizde boş bir tank ile karşılaşıyorsunuz. Bunu yine karşılaştıralım. Deprem olmuş, alt yapı çökmüş durumda. Sizin hazır kullanabileceğiniz bir uydu sisteminiz var. Elektrik için jeneratörü devreye alacaksınız ne yazık ki yakıtı yok.

Bir kaç gün önce okuduğum (gerçek bir) haberi paylaşmak istiyorum. Büyük bir denizcilik firmasının bilgisayar ağına korsanlar ulaşıyor. Şifreleri değiştirdikten sonra firmaya yüklü bir miktarda ödeme yaptıkları taktirde tekrar bilgilere ulaşabilecekleri konusunda mesaj iletiyorlar. Ancak firma yetkilileri bu konuda ne yapacaklarına karar veremeyip zaman geçirince işler tamamen sarpa sarıyor. Sonuçta işler öyle bir hale geliyor ki çözüm bulunamıyor ve firma iflas başvurusunda bulunuyor. Bunu karşılaştırmasız açıklayalım. Siz siber saldırılar karşısında önceden almadığınız önlemle bir çuval inciri değil, koskoca bir şirketi berbat ettiniz.

Bir orman yangınını gördünüz ve haber vermek için telefonunuza sarıldınız. Ama baktınızki telefonunuzun pili bitik durumda. Dışardasınız şarj etmenize olanak yok ve yanınızda yedek şarj cihazı da yok. Yine karşılaştıralım. Canlı yayın aracı ile durmadan seyahat ederken, yakıt bitmesine yakın bir çağrı aldınız, yola çıktınız. Fark ettinizki yolda yakıt istasyonu yok. Tam olay yerine geldiniz ve yakıt bitti. Jeneratörünüz elektrik üretemediğinden, yılın haberini yapabilecekken, hiçbirşey yapamadınız.

Eve geldiniz ve önemli bir projenin parçası olarak acil sipariş vermeniz gereken bazı ürünler var. Ancak ne elektrik, nede modem çalışmadığından internet var. Sonradan öğreniyorsunuz ki çalışan bir kepçe yeraltından geçen kabloları parçalamış ve tüm mahalle elektriksiz durumda. Başınıza gelebileceği öngördüğünüz için bilgiayarınızın bağlı olduğu bir (UPS) Kesintisiz Güç Kaynağı’nız var ve Telefonunuzun hotspot özelliğinden yararlanarak internetinizi bigisayarınızla paylaşarak sorunsuz siparişi zamanında verebildiniz.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bir doğal afet sırasında ise bu senaryoların tamamının bir arada yaşandığını düşünebiliriz. Bunları öngörmek ve önlem almak durumundayız. Hem doğal afetlerde, hemde olası aksaklıklarda, işyerlerinde haberleşmenin sürekli, kesintisiz olabilmesi için alınabilecek ve Uydu İnternet ile sağlanabilecek yararlar konusunda eylem planı için yapılması gerekenler var. İşte yapılabileceklerin listesi.

ACİL EYLEM PLANI

Öncelikle acil eylem planı olarak emekleme seviyesinin biraz üstünde olan sektörümüzde, bu konuda yetişmiş eleman eksikliğinin giderilmesi için Eğitim Programı/ Semineri/ Kursu hazırlanmalıdır. Bu tabiki bu sistemi satın alacak, kullanacak şirketlerin problemi değil ama yeterli eğitim almamış birinin yapmasıyla işin yanlış, eksik yapılması sonucu o hale gelebilir. Ben kendi gözlerimle kırtasiyeci de “UYDU TAKILIR” ilanı görmüş kişiyim. Bu işi mutlaka yetkin, diplomalı, sertifikalı kişinin yapmasında yarar var. Uydu internet konusunda büyük bir eleman eksikliği yaşanıyor. Bu işi yapabilmek için kombinasyon olarak Uydu, Network, Bilgisayar ve Kablolama bilgilerine gereksinme var. Hepsini bir arada bulmak gerçekten sorun tabi ki. Bu yüzdende birini bilenler diğerleri konusunda kendilerini geliştirerek sürdürmek zorunda kalıyorlar. Bütünü içeren bir kurs çalışması sektör açısından büyük yarar sağlayacaktır.

Yine bu iş sınıfı ‘Yüksek Tehlikeli’ olarak kabul edilir. Basit olarak modem ile uydu arasında ki kablo da 48 v DC voltaj vardır. Yerine göre 220 V AC voltajdan daha ölümcül, tehlikeli olabilir. Sürekli merdivende çalışılması gerekebilir. Merdivende sağlıklı, korunaklı çalışma yöntemlerini bilmiyorsa kendine zarar verebileceği, hatta ölebileceği gibi, çalıştığı yerde de istenmeyen maddi hasarlara yol açabilir. Yani eğitim bu işin olmazsa olmazı.

Şirketlerin kesintisiz iletişim ve Operasyon sürekliliğine gereksinmesi var. Kablo hat kesintisi, sel, deprem, yangın veya alt yapı sabotajı gibi durumlarda uydu üzerinden sağlanacak bağımsız Uydu Internet sistemi ile veri ve ses iletişim kanalı kullanılarak merkez ve saha operasyonlarının kesintisiz devam etmesini olanaklı kılar. İş sürekliliği planlarında “Yedek İletişim Hattı” başlığıyla uydu sistemi ile güvence altına alınır.

Acil durumlarda yine acil bir koordinasyona gereksinme var. Doğal bir afet, enerji santralı arızası, maden faciası, çok büyük ve kontrolsüz bir orman yangını gibi durumlarda bölgedeki altyapı çökebilir. Bu durumda yerel GSM ve kablolu altyapı çökse bile bu bölgeye uydu’dan yüksek bant genişlikli veri, ses ve görüntü aktarımı ile soruna çözüm yaratılabilir. Olayın boyutunu bilmek bile çözüm konusunda yardımcı olur, kaynakların yerine göre doğru kullanılmasını sağlar. Kriz masası ile saha ekibi arasında sağlanacak anlık veri paylaşımı, doğru ve hızlı karar alma sürecine katkı sağlayacaktır.

Çoklu operasyonları bir merkezden yönetebilmek önemli. Şirketlerin farklı şehir veya ülkelerde çok sayıda şubesi/tesisi bulunabiliyor. Yerel ölçekte her zaman aynı kalite ve güvenilirlilikte hizmet alınabilmesi mümkün olamıyor. Tüm uzak noktaların merkezle bağlantıları, tek bir uydu ile sağlanarak homojen iletişim kalitesi sağlanabilir. Bu aynı zamanda tek merkezden yönetim, veri bütünlüğü ve aynı zamanda acil durumlarda tüm şubelerle aynı anda ve kesintisiz iletişim olanağı sunacaktır. Yine arada uydu harici başka bir hub olmayacağı için çok güvenlikli bir iletişim sağlanacaktır. Özellikle Amerika’da olmak üzere yurt dışında franchise işletmeler bu yöntemi kullanarak güvenli haberleşme yönünde çok sağlıklı bir yöntem kullanmaktadırlar.

Yedekleme ve Felaket kurtarma (=disaster recovery için bilgisayar alanında henüz tam bir karşılık bulunamamıştır. Ana bilgisayarın ‘server’ çalıştırılamaması veya hard disk’teki verilere ulaşılamaması gibi durumlarda yapılması gerekenleri de açıklar) veri güvenliği açısından kritik önem taşır. Veri merkezinin internet bağlantısının çökmesi, karasal bağlantıların çalışmaması durumunda, VSAT uydu bağlantısı çözümü otomatik olarak devreye alınabilir. Daha güvenli bölgede oluşturulmuş bir yerdeki yedek sistemle kesintisiz çalışma sürdürülebilir. Kritik uygulamalar olan Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP- Finans, İnsan kaynakları, Satış, Üretim, tedarik zinciri), Müşteri Servisi Yönetimi, Merkezi Denetim, kontrol ve veri izleme Sistemleri (SCADA) nin kesintisiz çalışması ile, veri kaybının önlenmesi veya üretim aksaması riskinin ortadan kaldırılması/azaltılması, bu önlemin alınması birçok riski yok etmeye yardımcı olur.

Acil olarak geçici internet hizmetine ihtiyaç duyulması durumunda kolaylık sağlar. Yeni bir proje sahası, afet bölgesi veya uzak bir kırsal alanda geçici operasyon başlatma ihtiyacı sahada mobilizasyon gereksinmesi doğurabilir. Bu durumlarda taşınabilir (fly-away) veya araç üstü VSAT sistemleri ile birkaç saat içinde sahada iletişim altyapısı kurulabilir. Bu hiçbir altyapının olmadığı bir yerde bile acil operasyon olanağı sunar.

,

Siber güvenlik ve şifreli iletişime gereksinme duyulduğunda çok özel hizmet sunar. Bu durumlarda ise mutlaka acil eylem planı içerisinde Uydu İnternet bulunmalıdır. Kara hatlarının saldırıya uğraması ve/veya veri trafiğinin izlenme riski karşısında, şifrelenmiş uydu bağlantısı ile verinin fiziksel olarak bağımsız ve güvenli iletişimi sağlanır. Kriz zamanlarında bilgi sızmasını önleyerek, güvenli bir ortamda kararlar alınmasına yardımcı olur.

 

Bazı sektörel iş kollarında iletişim kesintisi kabul edilemez. Bankacılık, enerji, Sağlık gibi sektörlerde yasal zorunluluklarla “Yedek İletişim” sağlanması gerekir. Uydu iletişimi sağlanarak yasal gereklilik karşılanmış, cezai olasılık önlenmiş ve operasyonel kayıpların önüne geçilmiş olunur. Planlı tatbikatlarla sürekli test edilerek uydu altyapısının devreye girebilir olduğunun görülmesi gerekir.

 

İlk bölümlerde “bana elektriği verin size dağ başında interneti vereyim” şeklinde söylemde bulunduğumu belirtmiştim. Bu internet erişiminde ‘elektriğin olması’ gibi şartlı durum oluşturuyordu. Yine doğal afet gibi acil durumlarda elektrik altyapısınında çökme ihtimali var. Bu durumda sizin uydu sisteminizin olması elektrik olmadığından kendi başına hiç bir işe yaramayacaktır. Yine önlem olarak Kesintisiz Güç Kaynakları (UPS), Jeneratörler ve jeneratör için gerekli yakıt gibi elektrik sağlayacak/üretecek diğer önlem planlarınında yapılması gerekiyor.

Kurumsal işletmeler ve işyerleri için (tüm diğer konularda olabileceği gibi) kuruma özel, kendi yapısına göre VSAT destekli acil çözüm planı ile ilgili bir kontrol listesi oluşturulabilir. Bu liste ile işlerin kesintisiz yürümesi ve acil durumlarda yapılması gerekenler bir prosedür haline getirilerek kriz anında tüm adımlar uygulanarak kolay çözüm sağlanabilir.

Sonuç olarak VSAT Uydu çözümleri, doğru uygulandığında acil eylem planlarının “iletişim ve veri sürekliliği” boyutunu garanti altına alır.
Şirketler için en büyük avantajı; bağımsız, hızlı devreye alınabilen ve elektrik hariç altyapı gerektirmeyen bir çözüm sunmasıdır.
Doğal afetler, altyapı kesintileri, siber saldırılar veya operasyonel krizler karşısında, VSAT tabanlı bir acil iletişim planı sayesinde şirketler:

  • Operasyonlarını durdurmadan devam ettirebilir,
  • Zarar ve kayıplarını minimize edebilir,
  • Karar alma süreçlerini hızlandırabilir.

 

ORHAN ENER

25/08/2024

İLETİŞİM: koc@hedefkoc.com