Türkiye ve Dünyada Televizyon İzleme Alışkanlıkları
Son yirmi yılda, ekran temelli medya tüketimi modern yaşamın en dönüştürücü unsurlarından biri haline gelmiştir. Televizyondan dijital yayın platformlarına kadar uzanan bu süreçte; ne izlediğimiz, ne sıklıkla izlediğimiz ve neden izlediğimiz gibi unsurlar köklü biçimde değişmiştir. Bu dönüşüm, teknolojik, psikolojik, sosyolojik ve kültürel faktörlerin karmaşık etkileşimiyle şekillenmiştir. Bu makalede, Türkiye ve dünya genelindeki ekran izleme alışkanlıkları, doğrulanabilir istatistiksel verilerle son 20 yıl üzerinden analiz edilmekte; ayrıca önümüzdeki 5, 10 ve 20 yıl için öngörüsel bir simülasyon sunulmaktadır.
2025 itibarıyla Türkiye’de kişi başına günlük ortalama ekran süresi 7 saat 24 dakikaya ulaşmıştır. Bu rakam, 2024 yılına göre 16 dakikalık bir artışı temsil etmekte ve son 20 yılda istikrarlı bir yükseliş trendini yansıtmaktadır. Özellikle 1997–2012 doğumlu Z kuşağı, günde ortalama 9 saatini ekran başında geçirmektedir. Buna karşın, 55 yaş ve üzeri bireylerde ekran süresi belirgin biçimde daha düşüktür. Eğitim düzeyi de bu alışkanlıkta etkili bir faktördür; daha düşük eğitim seviyesine sahip bireylerin ekran başında geçirdikleri süre, yüksek eğitimlilere kıyasla daha fazladır. Türkiye’de içerik tercihleri incelendiğinde, televizyon dizileri ve gündüz kuşağı programlarının öne çıktığı görülmektedir. Çocuklar ve ergenler ise hem geleneksel televizyon hem de dijital medya içeriklerinden giderek daha fazla etkilenmekte, özellikle ilkokul çağındaki çocuklar en çok maruz kalan grup olarak öne çıkmaktadır.
Dünya’da Televizyon İzleme Süresi
Küresel ölçekte bakıldığında, 2025 itibarıyla dünya genelinde kişi başına günlük ortalama ekran süresi yaklaşık 6 saat 40 dakikadır. Ancak bu ortalamalar ülkelere göre ciddi farklılıklar göstermektedir. Güney Afrika, 9 saat 24 dakikalık günlük ortalama ekran süresi ile dünyanın en yüksek ekran süresine sahip ülkesidir. Buna karşın, Japonya bu alanda en düşük seviyededir ve günde sadece 3 saat 56 dakika ekran başında vakit geçirilmektedir. Türkiye ise 7 saat 24 dakikalık ortalama ile yüksek ekran süresine sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Yaş grupları bazında incelendiğinde, Türkiye ile benzer şekilde dünya genelinde de Z kuşağı bireyleri ekran başında günlük yaklaşık 9 saat geçirmektedir. Dahası, 0–2 yaş arası bebeklerin neredeyse %49’u düzenli olarak akıllı telefonlarla etkileşim kurmaktadır; bu durum özellikle eğitimciler ve sağlık uzmanları arasında kaygı yaratmaktadır.
Ekran süresindeki bu artışın nedenleri çok boyutludur. Psikolojik açıdan bakıldığında, özellikle 2–17 yaş arası çocuklarda aşırı ekran kullanımı, merak duygusunun azalması, öz denetimin zayıflaması ve duygusal dengesizlik gibi sorunlarla ilişkilendirilmektedir. Bu durum, uzun vadede ruh sağlığı ve sosyal gelişim açısından riskler barındırmaktadır. Sosyolojik olarak, artan dijitalleşme geleneksel insan ilişkilerinin yerini almış; COVID-19 pandemisi bu süreci daha da hızlandırarak sosyal, eğitsel ve mesleki etkileşimlerin büyük ölçüde ekranlara taşınmasına neden olmuştur. Kültürel açıdan ise, içerik çeşitliliğinin artması ve dijital platformların her yerden erişilebilir hale gelmesi, bireyleri daha uzun süre ekran karşısında tutmaktadır. Teknolojik gelişmeler ise bu sürecin temel taşıdır. Özellikle akıllı telefon ve tabletlerin yaygınlaşması, ekran temelli medya tüketimini her an ulaşılabilir hale getirmiş; ekran kullanımı, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Mevcut Veriler Doğrultusunda Önümüzdeki Yılların Tahmini Televizyon İzleme Projeksiyonu
Mevcut veriler ışığında, önümüzdeki yıllara ilişkin öngörüler yapmak mümkündür. Türkiye’de 2030 yılına kadar günlük ortalama ekran süresinin 7 saat 45 dakikaya çıkması beklenmektedir. 2035 yılında bu sürenin 8 saat 15 dakikaya ulaşması, 2045’te ise 9 saat 30 dakikayı aşması öngörülmektedir. Küresel ölçekte de benzer bir tablo söz konusudur. Dünya genelinde ekran süresinin önümüzdeki 5 yıl içinde 7 saat 15 dakikaya, 10 yıl içinde 8 saat 30 dakikaya, 20 yıl içinde ise 10 saat 30 dakikaya yükselmesi beklenmektedir. Bu projeksiyonlar; teknolojiye erişim, dijital medya tüketim alışkanlıkları ve demografik eğilimler temel alınarak oluşturulmuştur.
Sonuç olarak, televizyon ve ekran izleme alışkanlıkları son 20 yılda yalnızca teknolojik değil; aynı zamanda toplumsal, kültürel ve psikolojik dinamikler üzerinden de büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Bu eğilimin önümüzdeki yıllarda da devam edeceği açıktır. Ancak bireylerin ve toplumların, özellikle çocuklar ve gençler gibi kırılgan grupları göz önünde bulundurarak, ekran kullanımının potansiyel zararlarını azaltmaya yönelik bilinçli stratejiler geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Gelecekte mesele yalnızca ne kadar süre izlediğimiz değil; neyi, neden ve nasıl izlediğimiz olacaktır.
HedefKoç Danışmanlık Dr. Uzman Psikolog H. Mert Özaydın